diff options
author | Christian Grothoff <christian@grothoff.org> | 2020-10-11 13:29:45 +0200 |
---|---|---|
committer | Christian Grothoff <christian@grothoff.org> | 2020-10-11 13:29:45 +0200 |
commit | 1ae0306a3cf2ea27f60b2d205789994d260c2cce (patch) | |
tree | 53117a55c27601e92172ea82f1d8cd11d355c06c /talermerchantdemos/blog/articles/tr/copyright-and-globalization.html | |
parent | 2e665813a44988bfd906c0fab773f82652047841 (diff) | |
download | taler-merchant-demos-1ae0306a3cf2ea27f60b2d205789994d260c2cce.tar.gz taler-merchant-demos-1ae0306a3cf2ea27f60b2d205789994d260c2cce.tar.bz2 taler-merchant-demos-1ae0306a3cf2ea27f60b2d205789994d260c2cce.zip |
add i18n FSFS
Diffstat (limited to 'talermerchantdemos/blog/articles/tr/copyright-and-globalization.html')
-rw-r--r-- | talermerchantdemos/blog/articles/tr/copyright-and-globalization.html | 1289 |
1 files changed, 1289 insertions, 0 deletions
diff --git a/talermerchantdemos/blog/articles/tr/copyright-and-globalization.html b/talermerchantdemos/blog/articles/tr/copyright-and-globalization.html new file mode 100644 index 0000000..31f0520 --- /dev/null +++ b/talermerchantdemos/blog/articles/tr/copyright-and-globalization.html @@ -0,0 +1,1289 @@ +<!--#set var="ENGLISH_PAGE" value="/philosophy/copyright-and-globalization.en.html" --> + +<!--#include virtual="/server/header.tr.html" --> +<!-- Parent-Version: 1.86 --> + +<!-- This file is automatically generated by GNUnited Nations! --> +<title>Bilgisayar Ağları Çağında Telif Hakları ve Küreselleşme - GNU Projesi - +Özgür Yazılım Vakfı</title> + +<!--#include virtual="/philosophy/po/copyright-and-globalization.translist" --> +<!--#include virtual="/server/banner.tr.html" --> +<h2>Bilgisayar Ağları Çağında Telif Hakları ve Küreselleşme</h2> + +<p> +<i>Aşağıdaki metin <abbr title="Massachusetts Institute of +Technology">MIT</abbr> İletişim Formunda 19 Nisan 2001 Perşembe günü 17:00 - +19:00 saatleri arasında yapılan konuşmanın düzenlenmiş çözümlemesidir</i></p> + +<p> +<b>DAVID THORBURN, yönetici</b>: Bugünkü konuşmacımız, Richard Stallman, +bilgisayar dünyasında efsanevi bir şahsiyettir ve kürsüyü onunla paylaşmak +için muhatap bulma çalışmalarındaki tecrübem öğreticiydi. Seçkin bir +<abbr>MIT</abbr> profesörü bana, Stallman’ın Kutsal Kitaba ait (bir çeşit +Eski Vasiyetname anekdot-dersindeki) bir hikayedeki karizmatik bir şahsiyet +olarak anlaşılması gerektiğini söylemişti. “Bir Musa ya da Yeremya, +daha çok bir Yeremya hayal edin” dedi. Ben de “Evet, bu çok +hayranlık duyulacak bir şey.”</p> +<p> +Kulağa harika geliyor. Dünyaya yaptığı katkı bana oldukça önemli geliyor. O +zaman sahneyi onunla paylaşma konusunda niçin isteksizsin?” Cevabı şu +şekildeydi: “Yeremya ya da Musa gibi, beni kolayca yenecektir. Onunla +aynı panelde bulunmayacağım ama hepimize gerçekten de yardım etmiş olan +dünyadaki yaşayan beş kişinin isimlerini soracak olursan, Richard Stallman +onlardan biri olurdu.”</p> +<p> +<b>RICHARD STALLMAN</b>: Konunun ne olduğunun açık olmaması durumunda, bu +forumun niçin internet yayını şeklinde olmasını reddettiğimi açıklayarak +başlayayım: İnternet yayını için kullandıkları yazılım, kullanıcının yayını +almak için belirli yazılımları indirmesini gerektirmektedir. Söz konusu +yazılım özgür yazılım değildir. Sıfır fiyata sahiptir ancak yalnızca +çalıştırılabilir biçimdedir, başka bir deyişle, gizemli bir sayı dizisinden +ibarettir.</p> +<p> +Ne yaptığı gizlidir. Bu yazılımı çalıştıramazsınız, değiştiremezsiniz ve +kesinlikle kendi değiştirilmiş sürümünüzü yayınlayamazsınız. Ve bunlar, +“özgür yazılım”ın tanımı için önemli özgürlükler arasındadır.</p> +<p> +Bu nedende, özgür yazılım için dürüst bir savunucu olacaksam, konuşmalar +yapıp daha sonra özgür olmayan yazılımı kullanmaları için insanlara baskı +yapamam. Kendi sunduğum gerekçeleri baltalıyor olurum. İlkelerimi ciddi bir +şekilde ele aldığımı göstermezsem, başka hiç kimsenin bunları ciddi bir +şekilde ele almasını bekleyemem.</p> +<p> +Ancak, bu konuşma özgür yazılım hakkında değildir. Yıllarca özgür yazılım +hareketi üzerinde çalıştıktan ve insanlar GNU işletim sisteminin bazı +parçalarını kullanmaya başladıktan sonra, insanların bana şu soruyu sormaya +başladığı konuşmaları yapmak için davet edilmeye başlandım: “Yazılım +kullanıcıları için olan fikirler nasıl diğer şeylere için de +genelleştirilir?”</p> +<p> +Ve tabi ki, insanlar şu gibi aptalca soruları da sordular: “Donanım da +özgür olmalı mıdır?” “Bu mikrofon da özgür olmalı mıdır?”</p> +<p> +Bu ne anlama gelmektedir? Bu, kopyalama ve değiştirme hakkına sahip olmanız +gerektiği anlamına mı gelmektedir? Değiştirme söz konusu olduğunda, +mikrofonu satın alırsanız, kimse değiştirmenize engel +olmayacaktır. Kopyalama söz konusu olduğunda, mikrofon zaten kopyalanabilir +bir şey değildir. “Uzay Yolu” filminin dışında, bu gibi şeyler +gerçek hayatta olamaz. Belki bir gün, nano-teknik analizörler ve +assembler'lar var olacaktır ve fiziksel bir nesnenin kopyalanması mümkün +olacaktır ve o zaman bu gibi fiziksel nesnelerin kopyalanıp kopyalanmaması +hususu önemli olmaya başlayacaktır. İnsanların gıdaları kopyalamasını +engellemeye çalışan tarım işi yapan firmaları göreceksiniz ve bu teknolojik +özellik var olacak olursa, bu, büyük bir politik konu olacaktır. Bunun olup +olmayacağını bilmiyorum; bu, yalnızca şu andaki bir tahmindir.</p> +<p> +Ancak diğer bilgi tipleri için, bu konu genişletilebilir çünkü bir +bilgisayarda saklanabilen her türlü bilgi kopyalanabilir ve +değiştirilebilir. Bu nedenle, özgür yazılımın etik hususları ve +kullanıcıların yazılımı kopyalama ve değiştirme hakkı hususları, yayınlanan +diğer bilgi tiplerine ilişkin sorularla aynıdır. Örneğin, kişisel bilgiler +gibi özel bilgiler hakkında konuşmuyorum, bu gibi bilgilerin kamuya hiçbir +zaman açılmaması gerekir. Gizli tutulması gerekmeyen yayınlanan şeylerin +kopyalarına sahip olması durumunda sahip olmanız gereken haklardan +bahsediyorum.</p> +<p> +Konu üzerindeki fikirlerimi açıklamak için, bilginin dağıtılmasının ve telif +hakkının tarihini özetlemek istiyorum. Eski dünyada, kitaplar kalemle ve +elle yazılmaktaydı ve okuma yazmayı bilen herkes mümkün olabildiğince bu +kitapları kopyalayabiliyorlardı. Bunu tüm gün yapan birileri, bu konuda daha +iyi olmayı bir şekilde öğrenirdi ancak diğerleri ile aralarında devasa bir +fark yoktu. Kopyalar her bir kerede bir tane yapıldığı için, büyük bir +ekonomik ölçek yoktu. On tane kopyanın hazırlanması bir tane kopyanın +hazırlanmasının on katı zaman alıyordu. Ayrıca bir merkezileştirme zorlaması +da yoktu, bir kitap herhangi bir yerde kopyalanabilirdi.</p> +<p> +Bu teknolojiden dolayı, kopyaların birbiriyle tamamen aynı olması zorunlu +olmadığı için, eski dünyada, bir kitabın kopyalanması ile yazılması arasında +aynı toplam fark yoktu. Arada anlamlı olan şeyler vardır. Yazarın fikrini +anlıyorlardı, örneğin bu oyunun Sofokles tarafından yazılmış olduğunu +biliyorlardı ancak bir kitabın yazılmasıyla kopyalanması arasında +yapabileceğiniz başka yararlı şeyler vardı. Örneğin, bir kitabın bir +parçasını kopyalayıp daha sonra bazı yeni sözcükler ve daha sonra bazı yeni +sözcükler yazabiliyordunuz. Bu “bir yorum yazılması” olarak +adlandırılmaktaydı. Bu yaygın bir şeydi ve bu yorumlar takdir görüyordu.</p> +<p> +Bir kitaptan bir pasaj kopyalayıp daha sonra bazı başka sözcükler yazıp ve +başka bir kitaptan bir pasaj kopyalayıp ve daha sonra biraz daha bir şeyler +yazıp kopyalama yapabilirdiniz, böylece kısa ve detaylı bir özet +oluşturabilirdiniz. Kısa ve detaylı özetler çok da yararlıydı. Kaybolan bazı +çalışmalar vardır ancak diğer kitaplarda bu kitapların alıntıları mevcuttur, +bu kitaplar orijinalden daha popüler olmuştur. Belki de bunun nedeni en +ilginç kısımların alınmasıdır. İnsanlar bunların çok sayıda kopyasını +oluşturmuştur ancak orijinali kopyalamakla uğraşmamışlardır çünkü orijinali +yeterince ilginç değildir.</p> +<p> +Şimdiye kadar anlatabildiklerimle, eski dünyada telif hakkı diye bir şey +yoktu. Bir kitabı kopyalamak isteyen herkes, kitabı kopyalayabiliyordu. Daha +sonra, matbaacılık gelişti ve kitaplar matbaada kopyalanmaya +başlandı. Öyleyse, matbaa tipi kopyalama, yalnızca kopyalamanın +kolaylaşmasındaki niceliksel bir gelişme değildi. Farklı kopyalama +çeşitlerini farklı bir şekilde etkiledi çünkü ekonomik açıdan gelişme +sağladı. Yazıyı ayarlamak büyük bir çalışma ve sayfanın özdeş kopyalarını +oluşturmak daha kolay bir çalışmaydı. Sonuçta kitapların kopyalanması +merkezileşmiş, büyük hacimli bir üretim çalışması haline gelmiştir. Belirli +herhangi bir kitabın kopyaları genellikle yalnızca birkaç yerde +yapılmaktaydı.</p> +<p> +Bu ayrıca sıradan okuyucuların kitapları etkin bir şekilde kopyalamadığı +anlamına da gelmekteydi, eğer bir matbaaya sahipseniz bunu +yapabilirdiniz. Bu nedenle bu, endüstriyel bir eylemdi.</p> +<p> +Matbaanın ilk birkaç yüzyılında, baskılı kitaplar elle kopyalamanın yerine +tamamen geçmemiştir. Elle kopyalanan kitaplar hâlâ yapılmaktaydı, bazen +zengin insanlar ve bazen de fakir insanlar tarafından bu +yapılmaktaydı. Zengin insanlar bunu yapmaktaydı çünkü özellikle çok güzel +olan bir kopyayla ne kadar zengin olduklarını göstereceklerdi ve fakir +insanlar bunu yapmaktaydı çünkü baskılı bir kopyayı alacak kadar paraları +yoktu ancak elle kopyalama yapacak kadar vakitleri vardı. Şarkıda da +söylendiği gibi, “Tek sahip olduğunuz şey vakitse, vakit nakit +değildir.”</p> +<p> +Bu nedenle, elle kopyalama belirli bir dereceye kadar hâlâ +yapılmaktaydı. Sanırım 1800'li yıllarda baskılı kitaplar, okuryazar fakir +insanların bile satın alabilecekleri kadar ucuzladı.</p> +<p> +Böylelikle telif hakkı matbaayla birlikte gelişti ve matbaa teknolojisiyle +endüstriyel düzenin etkisine sahip oldu. Okuyucuların yapabileceklerini +kısıtlamadı; yayıncıları ve yazarları kısıtladı. İngiltere’deki telif hakkı +başlangıçta bir sansür biçimindeydi. Kitabı yayınlamak için hükümetten izin +almanız gerekiyordu. Ancak zamanla bu fikir değişti. A.B.D. Anayasası +zamanında, insanlar, farklı bir telif hakkı amacı fikrine ulaştı ve +zannediyorum ki, bu fikir İngiltere’de de kabul gördü.</p> +<p> +AB.D. Anayasası için, yazarların bir telif hakkı ile yetkilendirilmesi +önerildi, bu, kitaplarının kopyalanması üzerindeki bir tekeldi. Bu öneri +reddedildi. Bunun yerine çok daha farklı bir öneri benimsendi, bu öneri +şuydu: ilerlemenin devam etmesi için, Kongre, bu tekelleri yaratacak bir +telif hakkı sistemi kurabilirdi. Bu nedenle A.B.D. anayasasına göre +tekeller, sahiplerinin iyiliği için değil, bilimin ilerlemesi için +varlardı. Tekeller, halka hizmet eden bir şeyler yapma yönünde +davranışlarını iyileştirmeleri için yazarlara verildi.</p> +<p> +Yani amaç, insanların okuyabilmesi için daha fazla kitabın yazılması ve +basılmasıydı. Ve bu [telif hakkının] edebi etkinliği artırmaya ve bilimsel +alanda ve diğer alanlardaki yazıların artmasına katkıda bulunduğuna ve +toplumun da bundan bir şeyler öğrendiğine inanıldı. Hizmet edilecek olan +amaç da budur. Özel tekellerin oluşturulması yalnızca bir amaca ilişkin bir +araçtır ve bu nihai hedef halka ilişkin bir hedeftir.</p> +<p> +Matbaa çağındaki telif hakkı temelde zararsızdı çünkü bu, endüstriyel bir +düzenlemeydi. Telif hakkı o zamanlar yalnızca yayıncıların ve yazarların +etkinliklerini kısıtlamaktaydı. Katı bir anlamda, bir bakıma elle kitapları +kopyalayan fakir insanlar da telif hakkını çiğniyorlardı. Ancak hiç kimse +hiçbir zaman telif hakkını onlara dayatmamıştı çünkü telif hakkı endüstriyel +bir düzenleme olarak anlaşılmaktaydı.</p> +<p> +Matbaa çağındaki telif hakkının uygulanması da kolaydı, çünkü telif hakkı +yayıncı ve yayıncıların var olduğu zamanlarda uygulanmalıydı ve yapı olarak +yayıncılar, kendilerini görünür hale getirirler. Kitap satıyorsanız, +insanlara kitapları nereden alabileceklerini söylemeniz gereklidir. Telif +hakkını dayatmak için, herkesin evine girmeniz gerekmez.</p> +<p> +Son olarak, telif hakkı söz konusu bu bağlamda yararlı bir sistem olmuş +olabilir. A.B.D.’deki çok bilgili kimseler tarafından telif hakkı bir +ticaret olarak görülmektedir, halkla yayıncılar arasındaki bir +pazarlıktır. Kamu, kopyalamak için doğal haklarından bazılarını verir ve bu +alışverişin sonunda, çıkarı, daha fazla sayıda kitabın yazılması ve +yayınlanması olur.</p> +<p> +Şimdi, bu avantajlı bir alışveriş midir? Kamu kopyalama yapamadığı için, bu +yalnızca matbaalarda etkin bir şekilde yapıldığından dolayı ve birçok +insanın kendi matbaası olmadığından dolayı, bunların sonucunda, kamu, +uygulayamadığı bir özgürlüğü feda etmektedir, bu özgürlüğün pratikte bir +değeri yoktur. Hayatınız için bir yan ürün olan bir şeye sahipseniz ve bu +şey yararızsa ve bu şeyi herhangi bir değere sahip olan başka bir şeyle +değiştirme imkânınız varsa, o zaman kazanmaktasınızdır. Bu, telif hakkının o +zamanlar avantajlı bir ticaret olabilmesinin nedenidir.</p> +<p> +Ancak bu bağlam değişmektedir ve bu telif hakkına ilişkin etik +değerlendirmemizi değiştirmelidir. Şimdi, etiğin temel ilkeleri, +teknolojideki ilerlemelerle değişmemektedir; bu gibi beklenmedik durumlarla +değiştirilmeyecek kadar temeldirler. Ancak herhangi bir belirli soru +hakkındaki kararımız, mevcut alternatiflerin sonuçlarıyla ilgilidir ve +bağlam değiştiğinde, belirli bir tercihin sonuçları değişebilir. Telif hakkı +kanunu alanında da bu durum gerçekleşmektedir çünkü matbaa çağı sona +ermektedir, artık yavaş yavaş bilgisayar ağların ın çağı gelmektedir.</p> +<p> +Bilgisayar ağları ve dijital bilgi teknolojisi bizi eski dünya gibi bir +dünyaya doğru götürmektedir, eski dünyada bilgiyi okuyabilen ve kullanabilen +herkes aynı zamanda kopyalayabiliyordu ve herkes gibi kolayca kopyalarını +oluşturabiliyordu. Günümüzde oluşturulan kopyalar mükemmel kopyalardır ve +bunlar, başka herhangi birinin yapabileceği kadar iyi kopyalardır. Böylece +merkezileşme ve matbaa ile devreye giren ekonomi ölçeği ve benzer +teknolojiler artık devam etmeyecektir.</p> +<p> +Bu değişen bağlam, telif hakkı kanununun çalışma şeklini +değiştirmektedir. Gördüğünüz gibi, telif hakkı kanunu artık endüstriyel bir +düzenleme olarak işlev görmemektedir; artık kamu üzerinde kötü bir +kısıtlayıcı etkisi vardır. Telif hakkı, yazarların çıkarlarını korumak için +yayıncılar üzerinde bir kısıtlamaydı. Şimdi ise, pratik amaçlar için, +yayıncıların çıkarlarını korumak için kamu üzerindeki bir +kısıtlamadır. Eskiden halkı kısıtlamamaktaydı. Şimdi ise [günümüzde] bu +doğru değildir. Bir bilgisayarınız varsa, yayıncılar, sizi, onların en +yüksek önceliğine göre kısıtlamaktadır. Telif hakkının dayatılması kolaydı +çünkü telif hakkı yayıncılar üzerindeki bir kısıtlamaydı ve yayıncıların +bulunması kolaydı ve ne yayınladıkları kolayca görülebilmekteydi. Şimdi ise, +telif hakkı her biriniz ve hepiniz için bir kısıtlamadır. Telif hakkının +dayatılması, gözetim, zorla denetim ve ciddi cezalandırmaları +gerektirmektedir ve A.B.D.’de ve diğer ülkelerde bunlara ilişkin yasaların +çıkarıldığını görmekteyiz.</p> +<p> +Telif hakkı halkın yaptığı avantajlı bir alışverişti çünkü kamu, +yaşayamadığı özgürlükleri feda etmekteydi. Ancak şimdi kamu bu özgürlükleri +yaşayabilmektedir. Size hiçbir yararı olmayan bir yan ürün üretmekte +olsaydınız ve bu ürünü satsaydınız ve daha sonra aniden, bu ürün için bir +kullanım alanı keşfetseydiniz ne yapardınız? Gerçekte bu ürünü harcayabilir, +kullanabilirsiniz. Ne yaparsınız? Hepsini alışverişte kullanmazsınız; +birazını elinizde tutarsınız. Ve halkın doğal olarak yapmak istediği şey de +budur. +Tercihini duyurabilme şansına sahip olduğunda, halkın yaptığı da budur; bu +özgürlüğün bir kısmını saklar ve bir kısmını da kullanır. Napster buna +ilişkin büyük bir örnektir, kamu, vazgeçmek yerine kopyalama özgürlüğünü +uygulamaya karar vermiştir. Telif hakkı kanununun günümüzün şartlarına uyum +sağlamasını sağlamak için yapacağımız en doğal şey, telif hakkı sahiplerinin +aldığı telif hakkı gücünü azaltmaktır: kamu üzerine getirdikleri +kısıtlamaların miktarını azaltmak ve halkın sahip olduğu özgürlüğü +artırmaktır.</p> +<p> +Ancak yayıncıların yapmak istediği şey bu değildir. Yapmak istedikleri, +bunun tam olarak zıddıdır. Yayıncılar, bilginin tüm kullanımının +kontrollerinde kalabildiği noktaya kadar telif hakkı güçlerini artırmak +istemektedir. Bu, telif hakkı gücünde örneği görülmemiş bir artış sağlayan +kanunlara neden olmuştur. Matbaa zamanında halkın sahip olmuş olduğu +özgürlükler alınmaktadır.</p> +<p> +Örneğin, e-kitaplara bakalım. E-kitaplar hakkında güçlükle kaçınabileceğiniz +çokça aldatmaca vardır. Brezilya’ya gidiyor olduğum bir uçuş sırasında +uçaktaki bir dergide, 10 ya da 20 yıl sonra hepimizin e-kitaplara geçeceğine +dair bir makale vardı. Açık bir şekilde, bu tip bir kampanya, bunun için +yatırım yapan biri tarafından yapılmaktadır. Bunu niçin yapıyorlar? +Bildiğinizi zannediyorum. Bunun nedeni, e-kitapların, baskılı kitapların +okuyucularının geçmişte ve hâlâ sahip oldukları özgürlüklerin bazılarını +alma olasılığına sahip olmasıdır, bu özgürlükler, örneğin, kitabınızı bir +arkadaşınıza ödünç verme özgürlüğü, halk kütüphanesinden kitap alma +özgürlüğü ya da kullanılmış kitap satma özgürlüğü ya da söz konusu belirli +kitabı kimin aldığına ilişkin veri tabanında bir kayıt bırakmaksızın bir +kopyayı satın alma özgürlüğü. Ve belki de bir kitabı iki defa okuma +özgürlüğü.</p> +<p> +Bunlar, yayıncıların almak istedikleri özgürlüklerdir ancak bunu baskılı +kitaplar için yapamazlar çünkü bu çok açık bir şekilde hak gaspı olacak ve +bir kamu muhalefetine neden olacaktır. Bu nedenle doğrudan olmayan bir +strateji bulmuşlardır. İlk olarak, hiçbir e-kitabın olmadığı durumda, +e-kitaplar için bu özgürlüklerin alınmasına ilişkin kanunları elde ederler; +bu nedenle hiçbir tartışma yoktur. E-kitapların özgürlüklerine alışmış ve +onları savunacak olan eski kullanıcıları yoktur. Bunu, 1998 yılındaki +Dijital Milenyum Telif Hakkı Hareketi ile elde ettiler. Daha sonra +e-kitapları devreye soktular ve yavaş yavaş herkesin baskılı kitaplardan +e-kitaplara geçmesini sağladılar ve sonuçta, okuyucular, farkına varmadan ve +kaybetmemek için savaşmadan bu özgürlükleri kaybettiler.</p> +<p> +İnsanların özgürlüğünü ellerinden almak için aynı zamanda benzer çabaların +diğer yayın tiplerinde de olduğunu görmekteyiz. Örneğin, DVD’ler sır olan, +sır olması planlanan, şifreli biçimde yayınlanmaktadır, böylece player +üzerinde belirli kısıtlamaları oluşturmak için bir sözleşme imzaladıysanız, +bir DVD player yapabilirsiniz, sonuçta kamu, yasal haklarını bile +kullanmaktan tamamen mahrum edilmektedir. Bu durum karşısında, Avrupa’daki +birkaç zeki yazılımcı, DVD’lerin biçimini anlamış ve DVD okuyabilen bir +özgür yazılım paketi yazmıştır1. Bu, satın almış olduğunuz DVD’yi seyretmek +için GNU+Linux işletim sisteminin üstünde özgür bir yazılımın kullanılmasını +mümkün kılmıştır, bu yapılması tamamen yasal olan bir şeydir. Bunu özgür +yazılım kullanarak yapabilirsiniz.</p> +<p> +Ancak film şirketleri bu duruma karşı çıkmış ve mahkemeye gitmiştir. Film +şirketlerinin çılgın bir bilim adamının olduğu ve birilerinin “Ama Doktor, +İnsanların bilmemesi gereken bazı şeyler var” dediği çok sayıda filmi +gördünüz. Kendi filmlerini çok fazla seyretmiş olmalılar ki DVD’lerin +biçimlerinin insanların bilmemesi gereken bir şey olduğuna +inanmaktadırlar. Ve DVD’lerin oynatılmasına ilişkin yazılımın sansürü için +resmi bir karar elde ettiler. Bu bilginin yasal olarak ulaşılabilir olduğu +A.B.D.’nin dışındaki siteye link kurulması bile yasaklanmıştır. Bu resmi +karara karşı yüksek mahkemeye başvurulmuştur. Söz konusu yüksek mahkemede +mahkeme dostu bir dava özeti imzaladım, gururla söyleyebilirim ki, söz +konusu savaşta oldukça küçük bir rolüm var.</p> +<p> +A.B.D. hükümeti doğrudan diğer tarafa müdahale etmiştir. Bu, Dijital +Milenyum Telif Hakkı Hareketi’nin ilk sırada geçtiğini göz önüne aldığımızda +şaşırtıcı değildir. Bunun nedeni, A.B.D.’deki seçim kampanyalarının finans +sistemidir, bu sistem, adayların seçilmeden önce şirketler tarafından satın +alındıkları yasal bir rüşvet sistemidir. Ve tabi ki, sahiplerinin kim +olduğunu bilmektedirler, kimin için çalıştıklarını ve şirkete daha fazla güç +sağlamak için kanunları kime yönelik yaptıklarını bilmektedirler.</p> +<p> +Söz konusu savaşta neler olacağını bilmiyoruz. Bu arada, Avustralya benzer +bir kanunu yürürlüğe koymuştur ve Avrupa, bir tanesini kabul etmek üzeredir; +bu nedenle, plan, dünya üzerinde bu bilginin insanlara sunulabildiği bir yer +bırakmamaktır. Ancak A.B.D. yayınlanmış olan bilginin dağıtılmasının +önlenmesi çalışmalarında dünya lideri olmayı sürdürmektedir.</p> +<p> +Ancak, A.B.D. bunun öncülüğünü yapan ilk ülke değildir. Sovyetler Birliği, +bu hususu çok önemli olarak görmüştür. Orada, izinsiz kopyalama ve yeniden +dağıtım Samizdat (ç.n.: yasadışı, yeraltı basın ) olarak biliniyordu ve bunu +bastırmak için, bir düzine yöntem geliştirdiler: İlk olarak, yasak +kopyalamayı önlemek için insanların neyi kopyaladıklarını kontrol etmek +amacıyla her bir kopyalama cihazı parçasını izleyen nöbetçiler +mevcuttu. İkinci olarak, yasak kopyalamayı yapan herkes için ciddi cezalar +vardı, örneğin yasak kopyalama yapanları Sibirya’ya +gönderilebilirdiniz. Üçüncü yöntem muhbirliğe yönelmek, herkesin komşularını +ve işbirliği yaptıkları insanları bilgi polisine ihbar etmesini +istemekti. Dördüncü olarak, sorumluluk verme yöntemi: “Sen! Sen şu grubu +izleyeceksin! Herhangi birini yasak kopyalama yaparken yakalarsam, hapse +gideceksin. Bu yüzden onları iyi izle.” Ve beşinci olarak, çocuklukta +başlayan, bu yasak kopyalamayı yapmanın insanlık için korkunç bir düşmanlık +olduğunu anlatan propaganda.</p> +<p> +A.B.D. bu önlemlerin tümünü şimdi kullanmaktadır. İlk olarak, nöbetçiler +kopyalama cihazlarını izlemektedir. Kopyalama mağazalarında, kopyaladığınız +şeyi kontrol eden nöbetçiler mevcuttur. Ancak bilgisayarınızda neyi +kopyaladığını izleyen nöbetçi insanlar pahalıya mal olmaktadır; işçilik +pahalıdır. Bu nedenle robot nöbetçileri kullanmaktadırlar. Bu, Dijital +Milenyum Telif Hakkı Hareketi’nin hedefidir. Bu yazılım bilgisayarınıza +girer; belirli verilere erişmenizin tek yolu budur ve kopyalama yapmanızı +önler.</p> +<p> +Şimdi bu yazılımı her hard diske sokmak için bir plan mevcuttur, böylece +birtakım İnternete bağlı sunuculardan izin almadan erişemeyeceğiniz bazı +dosyalar hard diskinizde mevcut olacaktır. Ve bu yazılımı atlamak ve hatta +diğer insanlara nasıl atlatılacağını açıklamak bile bir suç teşkil +etmektedir.</p> +<p> +İkinci olarak ciddi cezalar mevcuttur. Birkaç yıl öncesine kadar, bir +şeylerin kopyasını yaptıysanız ve yalnızca yararlı olmak adına bu kopyaları +arkadaşlarınıza verdiyseniz, bu bir suç değildi; A.B.D.’de bu hiçbir zaman +bir suç olmamıştı. Daha sonra bunu ağır bir suç yaptılar, komşunuzla +paylaşım yaptığınız için yıllarca hapse girebilirsiniz.</p> +<p> +Üçüncü olarak muhbirler mevcuttur. Televizyondaki ve Boston metrosundaki +reklamlarda görmüş olabilirsiniz, bu reklamlarda, çalışma arkadaşlarınızı +istihbarat polisine gammazlamanız istenmektedir, bu istihbarat polisi resmi +olarak Yazılım Yayıncıları Birliği şeklinde adlandırılmaktadır.</p> +<p> +Ve dördüncü olarak, toplu sorumluluk mevcuttur. A.B.D.’de İnternet hizmet +sağlayıcıları yükümlülük altına alınara bu gerçekleştirilmektedir, +müşterilerinin yolladığı her şeyden yasal olarak sorumlu hale +gelmişlerdir. Her zaman sorumlu tutulmaktan kurtulmalarının tek yolu, bir +şikayetten sonra iki hafta içinde bilgiyi kaldırmak ya da bağlantıyı kesmek +için değişmez bir prosedür sahibi olmalarıdır. Yalnızca birkaç gün önce, +bazı kötü politikalarından dolayı City Bank'ı eleştiren bir muhalif sitenin +erişiminin kesildiğini duydum. Şimdilerde, mahkemelerle uğraşmak yerine +yalnızca sitenizin bağlantısı kesilmektedir.</p> +<p> +Ve son olarak, çocukluktan başlayan propaganda mevcuttur. Bu, “korsan” +sözcüğünün kullanım amacıdır. Birkaç yıl öncesini düşünürseniz, “korsan”, +yazarına ücret ödemeyen yayıncılara verilen isimdi. Ancak şimdi, tanım +tamamen tersine döndü. Şimdi bu sözcük, yayıncının kontrolünden kaçan +vatandaşlar için kullanılmaktadır. Ancak insanlığa düşman olan bir kimsenin +bu yasak kopyalamayı yapacağını insanlara inandırmak için +kullanılmaktadır. “Komşunuzla paylaşmak bir gemiye saldırmanın ahlaken eş +değeridir.” Umarım ki, siz de böyle düşünmüyorsunuzdur ve düşünmüyorsanız, +kelimeyi bu şekilde kullanmayı reddedersiniz.</p> +<p> +Yayıncılar kanunların kendilerine daha fazla güç sağlamasını +istemektedir. Ayrıca, yayıncılar, telif hakkının süresini de uzatmaya +çalışıyorlar. A.B.D. Anayasası, telif hakkının belirli bir süreye sahip +olması gerektiğini söylemektedir ancak yayıncılar telif hakkının sonsuza +kadar sürmesini istemektedir. Buna rağmen, anayasal bir değişikliğin +sağlanması zor olacaktır, bu nedenle, aynı sonucu sağlayan daha kolay bir +yol bulmuşlardır. Her 20 yılda bir, önceki yayınları kapsayacak şekilde +telif hakkını 20 yıl uzatırlar. Dolayısıyla, sonuç, herhangi belirli bir +zamanda, telif hakkının nominal olarak belirli bir periyot boyunca sürmesi +ve belirli bir telif hakkının bir gün sona ermesidir. Ancak bu sona erme +zamanına hiçbir zaman ulaşılamayacaktır çünkü her 20 yılda bir telif hakkı +20 yıl uzatılacaktır; bu nedenle hiçbir çalışma yeniden halka +sunulmayacaktır. Bu, “taksit usülü kalıcı telif hakkı” olarak +adlandırılmıştır.</p> +<p> +Telif hakkını 20 yıl uzatan 1998 yılındaki kanun “Mickey Mouse Telif Hakkı +Uzatma Hareketi”1 olarak bilinmektedir çünkü bu kanunun ana sponsorlarından +biri de Disney’dir. Disney, Mickey Mouse üzerindeki telif hakkının sona +ereceğini fark etmiştir ve telif hakkından çok para kazandıkları için, bunun +meydana gelmesini istememiştir.</p> +<p> +Aslında bu konuşmanın orijinal başlığı, “Telif Hakkı ve Küreselleşme” +olmalıdır. Küreselleşmeye bakacak olursanız, göreceğiniz şey, +küreselleşmenin ekonomik etkinlik ya da gerçekte kanunlara ve politikalara +göre şirketlere güç kazandırmak için tasarlanmış özgür-ticaret anlaşmaları +adına gerçekleştirilen bazı politikalar tarafından +gerçekleştirildiğidir. Bunlar, gerçekten de özgür ticaret hakkında +değildir. Bunlar, gücün aktarılması hakkındadır: kanunlara karar vermek için +herhangi bir ülkenin, kendi çıkarlarını akla yatkın bir şekilde +değerlendirebilen vatandaşlarından gücün alınması ve bu gücün bu +vatandaşların çıkarlarını düşünmeyen işlere verilmesi hakkındadır.</p> +<p> +Görüşlerine göre, demokrasi problemdir ve bu anlaşmalar, problemi sona +erdirmek için planlanmıştır. Örneğin, <abbr title="North American Free Trade +Agreement">NAFTA</abbr>, şirketler başka bir ülkenin hükümetinin +şirketlerinin karlarına zarar verdiğini düşündükleri bir kanunda kurtulmak +için onlara dava açmalasına izin veren hükümler içeriyor. Böylelikle yabancı +firmalar, ülkenin vatandaşlarından daha fazla güce sahiptir.</p> +<p> +Bunun <abbr>NAFTA</abbr>’nın ötesine uzanması için girişimler +mevcuttur. Örneğin, bu ilkeyi, Güney Amerika’daki ve Karayiplerdeki tüm +ülkelere genişletmek Amerika’nın özgür ticaret alanının hedeflerinden +biridir ve çok uluslu bir ticari anlaşma, bunu tüm dünyaya yaymayı +hedeflemektedir.</p> +<p> +1990’larda gördüğümüz bir şey, bu anlaşmaların dünya genelinde, daha güçlü +ve kısıtlayıcı şekillerde telif hakkını dayatmaya başlaması olmuştur. Bu +anlaşmalar, özgür ticaret anlaşmaları değildir. Bunlar gerçekte, özgür +ticareti ortadan kaldırmak için, şirketlere dünyadaki ticaret üzerinde +kontrol yetkisi veren anlaşmalardır.</p> +<p> +A.B.D. 1800’lerde gelişmekte olan bir ülke iken, yabancı telif haklarını +tanımadı. Bu, dikkatli bir şekilde varılan akıllıca bir karardı. A.B.D.’nin +yabancı telif haklarını tanımasının dezavantajlı bir şey olduğu, paranın +dışarı gideceği ve iyi bir sonuç vermeyeceği bilinmekteydi.</p> +<p> +Aynı mantık bugün gelişmekte olan ülkeler için de geçerlidir ancak A.B.D. bu +ülkeleri kendi çıkarlarının aksine hareket etmeleri için zorlayacak yeterli +güce sahiptir. Aslında, bu bağlamda ülkelerin çıkarlarının konuşulması bir +hatadır. Nitekim toplumun kazancını herbir kişinin kendi zenginliğini +toplayarak değerlendiren hileli düşünceli eminim hepiniz +duymuşsunuzdur. Çalışan Amerikalılar $1 milyar kaybetse ve Bill Gates $2 +milyar kazansa, genel olarak Amerikalılar daha iyi duruma mı gelir? Bu +Amerika için iyi olur mu? Toplama bakarsanız, bu iyiymiş gibi +görünmektedir. Ancak, bu örnek gerçekten de değerlendirme için toplama +bakmanın hatalı bir yol olduğunu göstermektedir çünkü Bill Gates gerçekte $2 +milyara daha ihtiyaç duymamaktadır ancak diğer insanlar için $1 milyarlık +bir kayıp kötü olabilir. +Bu ticaret anlaşmalarının herhangi biri hakkındaki bir açıklamada, +insanların şu ya da bu ülkenin kazancı hakkında konuştuğunu duyduğunuzda, +her bir ülkede yaptıkları şey, herkesin gelirini toplamaktır. Zengin +insanlar ve fakir insanların gelirleri toplanmaktadır. Bu nedenle, aslında +bu hileli mantığı orada da uygulamak ve bunun zenginliğin ülke içindeki +dağılıma etkisini ve bu anlaşmanın bunu A.B.D.’de olduğu gibi daha da kötüye +götürüp götürmeyeceğini görmezken gelmek için bir bahanedir.</p> +<p> +Yani dünya genelinde telif hakkının zorlanması ile A.B.D.’nin çıkarlarına +gerçekten de hizmet edilmemektedir. Telif hakkının dayatılması belirli +şirket sahiplerinin çıkarınadır, bu şirket sahiplerinin birçoğu A.B.D.’dedir +ve bazıları da başka ülkelerdedir. Bu, herhangi bir anlamda halkın çıkarına +değildir.</p> +<p> +Ama bunu yapmanın ne anlamı vardır? İfade edildiği şekliyle telif hakkının +amacına inanıyorsak, örneğin, A.B.D. Anayasasında, ilerlemenin desteklenmesi +gibi, internet çağında hangi akıllıca politikalar kullanılacaktır? Açık bir +şekilde, artan telif hakkı gücünün yerine, halka, internetin ve dijital +teknolojinin faydalarını kullanabilecekleri belirli bir özgürlük bölgesi +sunmamız için, onları geri çekmemiz gereklidir. Ancak bu ne kadar ileri +gitmelidir? Bu, ilginç bir sorudur çünkü telif hakkını toplamda mutlaka +yürürlükten kaldırmamız gerektiğini düşünmüyorum. +Her ne kadar telif hakları çok fazla özgürlüğü alıyor olsa da; daha fazla +ilerleme için bazı özgürlüklerden vazgeçilmesi fikri belli seviyelerde hala +avantajlı olabilir. Ancak, bunu akıllıca düşünmek için, fark etmemiz gereken +ilk şey, bunu, tamamen tek biçimli hale getirmemiz için bir gerekçe +olmamasıdır. Tüm çalışma tipleri için, aynı pazarlığın yapılması üzerinde +ısrar etmek için bir neden yoktur.</p> +<p> +Gerçekte zaten günümüzde durum bu şekilde değildir çünkü müzik için birçok +istisnai durum mevcuttur. Müzik, telif hakkı kanunu altında çok farklı bir +şekilde değerlendirilmektedir. Ancak tek biçimlilik üzerindeki keyfi ısrar, +yayıncılar tarafından akıllı bir şekilde kullanılmaktadır. Yayıncılar, sıra +dışı özel bir durumu alır ve söz konusu bu özel durumda, telif hakkına sahip +olmanın avantajlı olacağı iddiasında bulunurlar. Daha sonra, tek +biçimliliğin korunması için, her şey için şu kadar telif hakkının olması +gerektiğini söylerler. Tabi ki, bu nedenle bu, daha çok, nadir bir özel +durum olsa ve gerçekte toplamda çok önemli olmasa bile, en güçlü tezi +kurabilecekleri özel durumu alırlar.</p> +<p> +Ancak belki de söz konusu belirli bir özel durum için bu kadar çok telif +hakkı olmalıdır. Satın aldığımız her şey için aynı ücreti ödemek zorunda +değiliz. Yeni bir araba için bin dolar iyi bir pazarlık olabilir. Bir kap +süt için ise bin dolar korkunç kötü bir pazarlıktır. Hayatın diğer +alanlarında satın aldığınız her şey için özel bir fiyat ödemeyecektiniz. O +zaman niçin burada ödüyorsunuz?</p> +<p> +Farklı iş tiplerine bakmamız gereklidir ve size bunu yapmanın bir yolunu +önereceğim.</p> +<p> +Bu, reçeteleri, bilgisayar programlarını, klavuzları ve kitapları, sözlük ve +ansiklopedi gibi referans çalışmaları içermektedir. Tüm bu fonksiyonel +çalışmalar için meselenin, yazılım için olanlarla aynı olduğuna ve aynı +sonuçların geçerli olduğuna inanmaktayım. İnsanlar, değiştirilmiş bir +sürümün yayınlanması için bile özgürlüğe sahip olmalıdır çünkü fonksiyonel +çalışmaların değiştirilmesi çok yararlıdır. İnsanların ihtiyaçları her zaman +aynı değildir. Bu kitabı, yapılması gereken bir işi yapmak için yazarsam, +yapmak istediğiniz bir işe ilişkin fikriniz farklı olabilir. Böylece sizin +için iyi olanı yapmak için bu çalışmayı değiştirmek istersiniz. +Bu noktada, sizinkilere benzer ihtiyaçları olan başka insanlar olabilir ve +değiştirilmiş sürümünuz onlar için yararlı olabilir. Yemek pişirmeyi bilen +herkes bunu bilmektedir ve yüzlerce yıldır bunu bilmektedir. Yemek +tariflerinin kopyalarının hazırlanması ve bunların başka insanlara sunulması +normaldir ve bir yemek tarifinin değiştirilmesi de normaldir. Yemek tarifini +değiştirir ve arkadaşlarınız için yemek pişirirseniz ve yemekten zevk +alırlarsa, size “Yemeğin tarifini verir misin?” diye sorarlar. O zaman +sürümünuzu yazıp arkadaşlarınıza kopyaları verebilirsiniz. Bu, özgür yazılım +topluluğunda yaptığımız şeyin aynısıdır.</p> +<p><a name="opinions"></a> Bu nedenle bu, işin bir kategorisidir. İkinci iş +kategorisi amacı, belirli insanların ne düşündüğünü söylemek olan +çalışmalardır. Onların amacı, bu insanlar hakkında konuşmaktır. Bu, örneğin, +yaşam öykülerini, fikirsel yazıları, bilimsel makaleleri, alış ve satış +tekliflerini, satış malı kataloglarını içermektedir. Bu çalışmaların temel +noktası, birilerinin ne düşündüğünü, ne gördüğünü ya da neye inandığını +söylemeleridir. Bunları değiştirmek, yazarları yanlış bir şekilde +sunacaktır; bu nedenle bunların değiştirilmesi, sosyal açıdan yararlı bir +eylem değildir. Bu nedenle, insanların yapmasına izin verilmesi gereken tek +şey aynen kopyalamadır.</p> +<p> +Sonraki soru şudur: İnsanların aynen ticari kopyalama yapma hakkı olmalı +mıdır? Ya da ticari olmayan aynen kopyalama yeterli midir? Gördüğünüz gibi, +bunlar, ayırt edebileceğimiz iki farklı eylemdir, böylece soruları da ayrı +olarak değerlendirebiliriz, ticari olmayan aynen kopyalama yapma hakkı ve +ticari aynen kopyalama yapma hakkı. Telif hakkının ticari aynen kopyalamayı +kapsaması ancak herkese ticari olmayan aynen kopyalama hakkının verilmesi +iyi bir uzlaşı olabilir. Bu şekilde, değiştirilmiş tüm sürümlerde olduğu +gibi, ticari aynen kopyalama üzerindeki telif hakkı, yalnızca yazarın +değiştirilmiş bir sürümü onaylayabildiği, hangi dereceye kadar olursa olsun, +bu çalışmaların yazılmasına destek olmak için şimdi sağladığıyla aynı geliri +sağlayacaktır.</p> +<p> +Ticari olmayan aynen kopyalamaya izin verilmesi, telif hakkının artık bundan +sonra herkesin evine girmesinin gerekli olmadığı anlamına gelmektedir. Telif +hakkı yeniden endüstriyel bir düzenleme haline gelir, dayatılması kolaydır +ve problemsizdir, ağır cezaları ve dayatılması için muhbirleri +gerektirmez. Bu nedenle, mevcut sistemin yararının çoğunu alır ve kötü +tarafının çoğunu bırakırız.</p> +<p> +Üçüncü iş kategorisi, estetik ya da eğlence işleridir, burada en önemli +şey, çalışmanın incelenmesinin duyumsanmasıdır. Şimdi bu çalışmalar için, +modifikasyon hususu çok zor bir husustur çünkü bir tarafta, bu çalışmaların +bir sanatçının görüşünü yansıttığı fikri vardır ve bunları değiştirmek söz +konusu görüşü bozmak etmektir. Diğer taraftan, toplumsal bilgi birikiminin +mevcut olduğu gerçeği söz konusudur, burada, bir çalışmayı değiştiren +insanlar, oldukça zengin olan bir sonuç üretir. Çalışma üreten +sanatçılarınız olsa bile, önceki çalışmalardan bir şeyler almak genelde çok +yararlıdır. Shakespeare’in oyunlarından bazıları, başka bir oyundan alınmış +bir hikayeyi kullanmıştır. Günümüzün telif hakkı kanunları o zamandan beri +yürürlükte olsaydı, o zaman bu oyunlar yasa dışı olurdu. +Estetik ya da sanatsal bir çalışmanın değiştirilmiş sürümlerinin +yayınlanması konusunda ne yapmamız gerektiği zor bir sorudur ve bu problemi +çözmek için, kategorinin ilâve alt bölümlerine bakmamız gerekli +olabilir. Örneğin, belki de bilgisayar oyun senaryoları bir şekilde +değerlendirilmelidir; belki de herkes, bunların değiştirilmiş sürümlerini +yayınlamakta özgür olmalıdır. Ama belki de, bir roman farklı bir şekilde +değerlendirilmelidir; belki de bu yüzden, ticari yayınlar, asıl yazarla bir +düzenleme yapılmasını gerektirmelidir.</p> +<p> +Bu estetik çalışmaların ticari olarak yayınlanması telif hakkı tarafından +kapsanırsa bu, günümüzdeki mevcut gelir akışının çoğunluğunun, şu anda +mevcut sistem tarafından sınırlı bir ölçekte desteklenen, [mevcut sistem] +çok kötü bir iş yapmaktadır, yazarlara ve müzisyenlere verilmesini +sağlayacaktır Bu nedenle bu, nu tip işlerde bulunan insanlara iltifatta +bulunulduğu bir durummuş gibi mantıklı bir uzlaşma olabilir.</p> +<p> +İnternet çağının başlamış olduğu bu çağa baktığımızda, geçişsel aşamayı +atlarsak, yazarların çalışmaları için para kazanabilecekleri başka bir yolu +gözümüzde canlandırabiliriz. Çalışmalarınız için para alabileceğiniz dijital +bir para sisteminin olduğunu hayal edin. +İnternet üzerinden başka birine para göndermenizi sağlayan dijital bir para +sisteminin de olduğunu hayal edin; bu, örneğin, şifreleme gibi çeşitli +yöntemler kullanılarak gerçekleştirilebilir. Ve bu estetik çalışmaların +aynen kopyalamasına izin verildiğini hayal edin. Ancak bu çalışmalar, öyle +bir şekilde yazılmıştır ki, birini seyrederken, okurken ya da oynatırken, +ekranın bir köşesinde bir kutu ortaya çıkmakta ve “Yazara ya da müzisyene +bir dolar göndermek için buraya tıklayın” yazısı ekranda görünmektedir. Ve +bu yazı ekranda öylece durmaktadır; yolunuza çıkmaz; kenardadır. Sizi meşgul +etmez ancak oradadır, size yazarları ve müzisyenleri desteklemenin iyi bir +şey olduğunu söyler.</p> +<p> +Okuduğunuz ya da dinlediğiniz çalışmayı severseniz, sonunda şunu +diyeceksiniz: “Bu insanlara neden bir dolar vermeyeyim ki? Yalnızca bir +dolar. Bu nedir ki? Bir şey kaybetmiş olmam.” Ve insanlar bir dolar +göndermeye başlayacaktır. Bunun iyi yanı, kopyalamayı yazarların ya da +müzisyenlerin dostu yapmasıdır. Birisi bir arkadaşına e-posta ile bir kopya +gönderince, o arkadaş da bu kişilere bir dolar gönderebilir. Gönderilen şeyi +gerçekten de severseniz, birden fazla kereler birer dolar gönderebilirsiniz +ve bu miktarlar, sanatçının kitabını ya da CD’sini alırsanız sanatçının +kazanacağından daha fazla olacaktır çünkü sanatçılar satıştan az kâr +etmektedirler. Yazarlar ve müzisyenler adına kamu üzerinde güç talep eden +aynı yayıncılar, yazarlara ve müzisyenlere küçük bir kâr oranı vermektedir.</p> +<p> +Size Courtney Love’ın “Salon” dergisindeki yazısını okumanızı tavsiye +ederim, bu yazı, müzisyenlere para ödemeden onların çalışmalarını kullanmayı +planlayan korsanlar hakkındadır. Bu korsanlar, ortalama olarak müzisyenlere +satış ücretlerinin % 4’ünü veren müzik şirketleridir. Tabi ki, çok başarılı +müzisyenler daha fazla ücret alır. Çok başarılı müzisyenler büyük satış +ücretlerinin % 4’ünden daha fazlasını alırlar, bu da, bir plak anlaşmasına +sahip müzisyenlerin büyük çoğunluğunun küçük satış ücretlerinin % 4’ünden +daha azını aldıkları anlamına gelmektedir.</p> +<p> +Sistemin çalışması şu şekildedir: Müzik firması reklama para harcar ve bu +masrafı, müzisyenlerin ilerlemesi için bir araç olarak değerlendirir, ancak +müzisyen bunun yararını hiçbir zaman görmez. Bu nedenle bir CD satın +aldığınızda, bu paranın belirli bir oranı müzisyene gidecek gibi +görünmektedir ancak gerçekte gitmez. Gerçekte, bu para reklam giderlerine +gider ve müzisyenler ancak çok başarılı oldukları zaman söz konusu paranın +bir kısmına sahip olur.</p> +<p> +Tabi ki, müzisyenler albüm sözleşmelerini, zengin ve başarılı olmuş +müzisyenlerden biri olma umuduyla imzalar. Bu nedenle, aslında müzisyenleri +çekmek için onlara bir piyango benzeri tuzak teklif edilmektedir. Müzikte +iyi olsalar bile, bu tuzağı görme konusunda dikkatli ve mantıklı +olamayabilirler. Bu nedenle anlaşmayı imzalarlar ve daha sonra kendileri +için tek sağlanan şey reklamdır. Niçin onların halkın kısıtlanmasını esas +alan ve satışı kolay olan kötü müziği bize sunan endüstriyel bir sistem ile +değil de başka bir şekilde reklam yapmalarını sağlamıyoruz? Bunun yerine, +dinleyicilerin, sevdikleri müzik topluluklarının müziklerini paylaşmasını +doğal tepkisini dinlemiyoruz? Müzik çalarlarda müzisyenlere bir dolar +göndermek için bu kutu ortaya çıksa, o zaman internet, müzisyenlere bu +reklamı sağlayan mekanizma olabilir, bu da zaten kayıt sözleşmelerinden +sağladıklarıyla aynı reklamdır.</p> +<p> +Mevcut telif hakkı sistemi, müzisyenleri destekleme işini kötü bir şekilde +yapmaktadır, bu tıpkı dünya ticaretinin Filipinler’deki ve Çin’deki yaşam +standartlarını yükseltme çalışması gibi kötüdür. Herkesin çalışma şartları +kötü olan bir işyerinde çalıştığı ve tüm ürünlerin, çalışma şartlarının kötü +olduğu işyerlerinde yapıldığı bu “yatırım kuşakları”na +sahipsiniz. Küreselleşme, deniz aşırı ülkelerdeki insanların yaşam +standartlarını yükseltmenin etkin olmayan bir yoludur. Örneğin, bir +Amerikalının bir işi yapmak için saatte yirmi dolar aldığını ve aynı işi +günde belki de altı dolar alan bir Meksikalıya verdiğinizi düşünün, burada +olan şey, Amerikan işçisinden büyük miktarda para almak, bunun küçük bir +oranını Meksikalı işçiye vermek ve geri kalanını firmaya vermektir. Bu +nedenle, hedefiniz Meksikalı işçilerin yaşam standartlarını yükseltmekse bu, +bunu yapmanın kötü bir yoludur.</p> +<p> +Aynı olgunun, telif hakkı endüstrisinde de aynen nasıl devam ettiğini görmek +ilginçtir. Kesinlikle bir şeyler hak eden bu işçiler adına, onlara küçük bir +miktar veren ölçüleri önermektesiniz ve gerçekte hayatlarımızı kontrol etmek +için şirketlerin gücünü desteklemektesiniz.</p> +<p> +Bunun yerine çok iyi bir sistemi koymaya çalışıyorsanız, daha iyi bir +alternatif haline gelmek için çok çalışmanız gerekmektedir. Mevcut sistemin +kötü olduğunu biliyorsanız, daha iyi bir alternatif bulmanız çok zor +değildir; günümüzde karşılaştırmanın standardı çok düşüktür. Telif hakkı +politikası hususlarını değerlendirirken, bunu her zaman aklımızda +tutmalıyız.</p> +<p> +Böylece söylemek istediğim şeylerin çoğunu söylemiş olduğumu +düşünüyorum. Yarın Kanada’da “Hasta Günü” Televizyon Programı var. Yarın, +Amerika Özgür Ticaret bölgesini yeni ülkelere genişletme çalışmalarını +nihayetlendirmek için yapılan zirvenin ilk günü. ve Quebec'de büyük bir +protesto planmakta. Bu protestoları engellemek için olağanüstü yöntemlerin +metotların kullanılmakta olduğunu gördük. Birçok Amerikalı normal zamanda +girmelerine izin verildiği sınırdan Kanada’ya giremez hale geldi. Protestocuları dışarıda tutmak için Quebec’in merkezi etrafında büyük bir +kale olarak kullanılmak üzere bir duvar inşa edildi. Bu anlaşmalara karşın +halkın protestosuna karşı çok sayıda farklı kirli oyun gördük. Hükümetin +sahip olduğu güçlerin, demokratik bir biçimde seçilmiş olan yöneticilerden +alınıp şirket sahiplerine ve atanmış uluslararası kurumlara verildikten +sonra bize kalan demokrasi her neyse, buna karşı olan halk protestosunun +baskısından arta kalan da odur.</p> +<p> +Hayatımın on yedi yılını özgür yazılım üzerine çalışarak geçirdim. Bunu, +dünyadaki en önemli politik husus olduğu için yapmadım. Bu alanı, iyi +birşeyler yapmak için yeteneklerimi kullanmam gerektiğini gördüğüm için bunu +yaptım. Ancak politikanın genel hususları gelişti ve günümüzde dünyadaki en +büyük politik mesele, şirketlere halkın ve hükümetlerin üstünde güç verme +eğilimine karşı gelmek oldu. Özgür yazılımı ve bugün açıklamakta olduğum +diğer bilgi tipleri için birleşik sorunları söz konusu büyük meselenin bir +parçası olarak görüyorum. Bu nedenle, kendimi doğrudan olmayan bir şekilde +bu husus üzerinde çalışırken buldum. Umarım ki, çalışmaya benim de bir +katkım olmuştur.</p> +<p> +<b>YANIT</b>:</p> +<p> +<b>THORBURN</b>: Bir dakika sonra soruları ve yorumları için dinleyicilere +döneceğiz. Ama önce kısa bir yanıt vereyim. Bana göre, Stallman’ın bize +sunduğu en güçlü ve en önemli açıklayıcı bilgiler iki kilit noktaya +sahiptir. İlki, telif hakkına ilişkin eski varsayımların, telif hakkının +eski kullanımlarının, uygun olmadığının fark edilmesidir; bilgisayar ve +bilgisayar ağlarının gelişmesiyle yıkılmışlardır. Bu açıkça görülebilir +basit bir husustur ancak önemlidir.</p> +<p> +İkincisi, dijital çağın entelektüel ve yaratıcı işçiliğin biçimlerini nasıl +ayırt ettiğimizi ve nasıl ağırlıklandırdığımızı yeniden değerlendirmemizi +gerektirmektedir. Bu farklı telif hakkı koruma tiplerinin ya da +seviyelerinin sistematik olarak tanımlanmaya çalışılması, bilgisayarın +gelişimiyle birlikte ortaya çıkan entelektüel çalışmaya ilişkin problemlerle +başa çıkmanın değerli bir yolu gibi görünmektedir.</p> +<p> +Ancak Stallman’ın söylediklerinin altında yatan başka bir temayı tespit +ettiğimi düşünüyorum ve bu tema doğrudan bilgisayarlar hakkında değildir +ancak daha geniş anlamda, hükümetin ve kurumların artan bir şekilde +hayatlarımız üzerinde uyguladıkları güç ve demokratik otorite +hakkındadır. Stallman’ın bu popülist ve birleşmeye karşı tarafı +geliştiricidir ancak aynı zamanda da indirgeyici ve potansiyel olarak +basitleştiricidir. Ve belki de idealistçidir. Örneğin, bir romancı ya da +şair ya da şarkı yazarı ya da bir müzikçi ya da akademik bir kitabın yazarı, +insanların yazarlara para ödemek zorunda olmadığı ancak para ödemeye +yüreklendirildiği bu yeni cesur dünyada geçimini nasıl sürdürsün? Başka bir +deyişle, bana öyle geliyor ki, mevcut uygulama ile Stallman’ın kuramsal +olasılıkları arasındaki fark hâlâ oldukça büyüktür.</p> +<p> +Bu nedenle, Stallman’ın konuşmasının bazı hususlarını açmasını ve spesifik +olarak, kendi telif hakkı sistemi altında “geleneksel yaratıcılar” olarak +adlandıracağımız yaratıcıları nasıl koruyacağına dair ilâve düşüncelerini +anlatmasını isteyerek konuşmamı sonlandırmak istiyorum.</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Her şeyden önce, telif hakkının yaptığı iş için “koruma” +ifadesini kullanmamalıyız. Telif hakkı insanları kısıtlamaktadır. “Koruma” +ifadesi, telif hakkı sahibi firmaların kullandığı bir propaganda +ifadesidir. “Koruma” ifadesi, bir şeyin bir şekilde zarar görmesinin +önlenmesi anlamına gelmektedir. Bir şarkının daha fazla sayıda kopyasının +çalınmasının şarkıya zarar vereceğini düşünmüyorum. Bir romanın daha fazla +sayıda kopyasının okunmasının da romana zarar vereceğini düşünmüyorum. Bu +nedenle bu ifadeyi kullanmayacağım. İnsanların yanlış tarafı korumasına +neden olduğunu düşünüyorum.</p> +<p> +Ayrıca “fikri mülkiyet” hakkında düşünülmesi kötü bir fikirdir, bunun iki +nedeni var: İlk olarak, alandaki en temel soruya ön yargı ile +yaklaşmaktadır, soru şudur: Bu şeylere nasıl yaklaşılmalıdır ve bunlar, +mülkiyet çeşidi olarak değerlendirilmeli midir? Alanı tanımlamak için “fikri +mülkiyet” ifadesinin kullanılması cevabın “evet” olduğu ön varsayımında +bulunmaktır, bu meseleye yaklaşımın yoludur, diğer yol değildir.</p> +<p> +İkinci olarak, bu aşırı genelleştirmeyi yüreklendirmektedir. fikri mülkiyet, +telif hakları, patentler, ticari markalar, ticaret sırları ve diğer bazı +şeyler gibi birbirinden bağımsız kökenlere sahip çeşitli farklı kanunların +bir arada bulunduğu bir sepettir. Bunlar neredeyse tamamen farklıdırlar; +ortak bir özellikleri yoktur. Ancak “fikri mülkiyet” ifadesini duyan +insanlar yanlış bir düşünceye yönlenir, özel alanlara uygulanan, fikri +mülkiyete ilişkin genel ilkenin mevcut olduğunu hayal ederler, kanunun bu +çeşitli alanlarının benzer olduğunu var sayarlar. Bu, neyin yapılmasının +doğru olduğuna ilişkin karışık düşüncelere neden olmakla kalmaz, ayrıca +insanların, kanunun gerçekte ne söylediğini anlamakta başarısız olmasına da +neden olur çünkü telif hakkı kanununun, patent kanununun ve ticari marka +kanununun benzer olduğunu varsayarlar, gerçekte bunlar birbirinden tamamen +farklıdır.</p> +<p> +Bu nedenle, kanunun ne söylediğinin dikkatli bir şekilde düşünülmesini ve +açık bir şekilde anlaşılmasını yüreklendirmek istiyorsanız, “fikri +mülkiyet” ifadesini kullanmayın. Telif hakları, patentler, ticari +markalar hakkında ya da hangi konu hakkında isterseniz konuşun. Ancak fikri +mülkiyet hakkında konuşmayın. fikri mülkiyete ilişkin fikir, aptalca bir +fikirdir. Benim fikri mülkiyet hakkında bir fikrim yok. Telif hakları, +patentler, ticari markalar hakkında fikirlerim var ve onlar birbirinden +farklı. Bunlara farklı düşünce süreçleriyle ulaştım çünkü bu kanun +maddeleri, birbirlerinden tamamen farklıdır.</p> +<p> +Her neyse, bu konu dışı sözü söylemiş oldum, bu benim için çok önemliydi.</p> +<p> +Şimdi asıl konumuza gelelim. Tabi ki, insanlardan sevdikleri yazarlar ve +müzisyenler için gönüllü olarak para ödemelerini isteme sisteminin ne kadar +iyi çalışacağını, şimdi göremeyiz. Açık olan şey şudur ki, bu gibi bir +sistemin ne kadar iyi çalışacağı bu ağa kaç kişinin katılacağı ile +orantılıdır ve bu sayı, önümüzdeki yıllarda birkaç katına çıkacaktır. Bunu +şimdi denersek, başarısız olabiliriz ve bu hiçbir şeyi kanıtlamayacaktır +çünkü şimdikinin on katı kadar insan katıldığında sistem çalışabilir.</p> +<p> +Diğer husus ise, bu dijital nakit ödeme sistemine sahip olmamamızdır; bu +nedenle bunu gerçekten de bugün deneyemeyiz. Bunun gibi bir şeyleri yapmaya +çalışabilirsiniz. Birilerine para ödemek için kullanabileceğiniz hizmetler +var, PayPal (İnternet üzerinden çalışan bir online ödeme sistemi) gibi +şeyler. Ancak PayPal ile herhangi birine ödeme yapmadan önce, birtakım +anlamsız formalitelerden geçmeniz ve kendiniz hakkında kişisel bilgi +vermeniz gereklidir ve bu sistemde ödeme yaptığınız kişinin kayıtları +toplanır. Bunu kötüye kullanmayacaklarına güvenebilir misiniz?</p> +<p> +Bir dolar ödemek sizin cesaretinizi kırmaz ama ödeme yaparken ki sıkıntı +sizin cesaretinizi kırabilir. Ödeme yapmak istediğinizde, ödeme yapmak +ağaçtan düşmek kadar kolay olmalıdır ve burada sizi paranın miktarından +başka vazgeçirecek bir faktör olmamalıdır. Ve paranın miktarı da küçük +olduğuna göre, bu sizi niye vazgeçirsin ki? Fanların müzisyenleri gerçekten +de sevebildiklerini biliyoruz ve Grateful Death gibi bazı grupların +fanlarını müziği kopyalama ve dağıtma konusunda cesaretlendirdiğini +biliyoruz. Bu grubun, müzikten para kazanmasında bir sorun olmamıştır çünkü +fanlarının müziklerini teybe çekmelerini ve bunları kopyalamalarını +cesaretlendirmişlerdir. Satışlarında bir düşme olmamıştır.</p> +<p> +Matbaadan internet çağına yavaş yavaş geçiyoruz ancak bu bir günde +olmuyor. İnsanlar hâlâ çok sayıda kaset ya da CD alıyor ve bu durum +muhtemelen yıllarca, belki de sonsuza kadar, sürecek. Bu devam ettiği +sürece, kaset ya da CD’lerin satışlarına uygulanan telif haklarının olması +bugün de olduğu gibi müzisyenleri desteklemeye devam edecek. Tabi ki, bu çok +iyi bir durum değil ama en azından durum daha da kötüleşmeyecek.</p> +<p> +<b>TARTIŞMA</b>:</p> +<p> +<b>SORU</b>: [İnternetten müzik/film indirme ve Stephen King’in +romanlarından birini internet üzerinden pazarlama girişimi1 hakkındaki yorum +ve soru.]</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Evet, ne yaptığını ve ne olduğunu duymak ilginç. Bunu ilk +duyduğumda mutlu oldum. Düşündüm ki, belki de halkı demir bir yumrukla +tutmaya çalışmayan bir dünyayı esas alan bir yaklaşımda bulunuyor. Daha +sonra, gördüm ki, Stephen King insanların ödeme yapmalarını istiyor. Bu +yaptığını açıklamak için, parça parça seri olarak bir roman yayınlıyordu ve +“Yeterince para kazanırsam, daha fazla eser yayınlarım” dedi. Ancak yazma +talebi aslında bir talep değildi. Okuyucuyu yıldırmaktaydı. Şunu söylüyordu: +“Ödeme yapmazsanız o zaman kötüsünüz. Ve sizin gibi kötü insanlar +çoğaldıkça, o zaman yazmayı bırakacağım.”</p> +<p> +Evet bu, açık bir şekilde halkın size para gönderme isteğinde olmasını +sağlamanın bir yolu değildir. Halkın sizi sevmesini sağlamanız gereklidir, +sizden korkmasını değil.</p> +<p> +<b>KONUŞMACI</b>: Belirli bir yüzde istiyordu, kesin yüzdeyi bilmiyorum, % +90 civarı sanırım, insanların belirli bir yüzdesinin belirli bir miktar para +göndermesini istiyordu, zannedersem bu para miktarı bir ya da iki dolardı ya +da o civarlarda bir şeydi. Eseri indirmeniz için adınızı ve e-posta +adresinizi ve bazı başka bilgileri girmeniz gerekiyordu ve birinci bölümden +sonra söz konusu kişi yüzdesine ulaşılamazsa, başka bir bölüm +yayınlamayacağını söyledi. Eseri indiren insanlara bu çok düşmanca geldi.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Telif hakkının olmadığı ancak insanların gönüllü bağışlar +yapmalarının istendiği sistem, aşırma yapan insanların kötüye kullanımlarına +açık değil mi?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Hayır. Önerdiğim şey bu değil. Hatırlayın, ticari dağıtımı +kapsayan telif hakkını öneriyorum ve yalnızca ticari olmayan aynen yeniden +dağıtıma izin veriyorum. Eğer eseri gerçek yazarın İnternet sitesindeki bir +bağlantı yerine kendi İnternet sitesindeki bir bağlantıya yönlendirmek için +değiştirirse, telif hakkını ihlal etmiş olacaktır ve bugün yargılandığı gibi +yargılanabilir.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Anlıyorum. Yani siz hâlâ telif hakkının olduğu bir dünyayı mı +hayal ediyorsunuz?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Evet. Söylemiş olduğum gibi, en azından bu tip çalışmalar +için. Ama her şey için bu durumun geçerli olması gerektiğini +söylemiyorum. Telif hakkı güçlerini tamamen ortadan kaldırmayı önermiyorum, +yalnızca azaltmayı öneriyorum.</p> +<p> +<b>THORBURN</b>: Richard, siz konuşurken aklıma gelen bir soruyu sormak +istiyorum, Stephen King'in reddettiği şekilde, neden bilgisayarın kendisinin +aracıları tamamen ortadan kaldırdığı, kişisel bir ilişkiyi kurabilecek bir +yöntemi düşünmüyorsunuz.</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Evet, aslında olabilir, söz konusu gönüllü bağış bunun bir +yoludur.</p> +<p> +<b>THORBURN</b>: Bunu bir yayıncı ile çalışmak olarak mı +değerlendiriyorsunuz?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Kesinlikle hayır. Umarım ki öyle olmaz çünkü görüyorsunuz +ki yayıncılar yazarları çok kötü bir şekilde sömürmektedir. Yayıncıların +temsilcilerine bunu sorduğunuzda, şöyle derler: “Evet, bir yazar bizi +istemezse, bizimle çalışmak için zorlanamaz.” Ama gerçekte, durumun böyle +olmaması için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Örneğin, kopyalamanın +engellendiği yayın biçimleri önermektedirler ve bu biçimlerde yayın yapmak +için, büyük yayıncılardan kabul görmek gereklidir çünkü biçimi kimseye +söylemeyeceklerdir. Böylece oynatıcıların bu biçimlerde oynatacağı ve bu +oynatıcılar üzerinde oynatabileceğiniz herhangi bir şeyi almak isterseniz, +bunun yayıncılar aracılığıyla olacağı bir dünyayı hayal etmektedirler. +Bu nedenle, gerçekte, doğrudan yayın yapan bir yazar ya da müzisyene karşı +bir kanun yokken, doğrudan yayın gerçekleşemeyecek bir durumdur. Belki de +zengin olabilmenin çekiciliği de vardır. Şöyle derler: “Sizi halka +tanıtacağız ve belki de Beatles (çok başarılı bir grup) kadar zengin +olursunuz” ve tabi ki, çok az sayıda müzisyen bu şansı yakalamaktadır. Ancak +bu durum sanatçıları çeker ve kendilerini ömür boyu bağlayan anlaşmalara +imza atarlar.</p> +<p> +Yayıncılar, yazarlarla yaptıkları anlaşmalara saygı duyma konusunda çok +başarısızdırlar. Örneğin, kitap sözleşmeleri tipik olarak şunu ifade eder: +Bir kitap matbaadan çıkarsa, hakları yazara devrolur ancak yayıncılar bu +maddeye pek uymamaktadır. Genelde bu maddeye uymaları için zorlanmaları +gereklidir. Eserin hiçbir zaman matbaadan çıkmadığını ifade etmek için şimdi +de elektronik yayına başladıklarını söylerler; bu nedenle haklarını +yazarlara hiçbir zaman devretmezler. Yayıncıların fikri şudur: Yazarın +hiçbir nüfuzu olmadığında, anlaşma imzalatalım ve ondan sonra hiçbir gücü de +kalmasın; yalnızca yayıncının gücü olsun.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Çeşitli çalışma tipleri için, söz konusu çalışma tipi için +hangi yol uygunsa o yolda kullanıcının kopyalama yapma özgürlüğünü koruyan +özgür lisansların olması iyi midir?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: İnsanlar bunun üzerine çalışıyor. Ancak fonksiyonel olmayan +çalışmalar için, bir şey diğerinin yerine geçmez. Fonksiyonel bir çalışma +tipine bakalım, örneğin, bir kelime işlemcisini ele alalım. Birileri özgür +bir kelime işlemcisi yaparsa, onu kullanabilirsiniz; özgür olmayan kelime +işlemcilerine ihtiyacınız kalmaz. Ancak tek bir özgür şarkının özgür olmayan +tüm şarkıların yerine geçeceğini ya da tek bir özgür romanın özgür olmayan +tüm romanların yerine geçeceğini söyleyemem. Bu çalışma tipleri için durum +farklıdır. Bu nedenle basitçe yapmamız gereken şey, bu kanunların saygı +duyulmayı hak etmediğini görmemizdir. Komşunuzla eserleri paylaşmanız kötü +değildir ve birileri size komşunuzla paylaşım içinde olamayacağınızı +söylerse, onu dinlememelisiniz.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Fonksiyonel çalışmalar söz konusu olduğunda, sizin düşüncenize +göre, telif hakkının kaldırılmasına ilişkin ihtiyacı bu fonksiyonel +çalışmaları geliştirmek için gerekli ekonomik güdülere ilişkin ihtiyaçla +nasıl dengeliyorsunuz?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Her şeyden önce bu ekonomik güdünün insanların +zannettiğinden çok daha az gerekli olduğunu görmekteyiz. Özgür yazılım +hareketine bakın, özgür yazılım hareketinde, özgür yazılım geliştiren +100,000’in üzerinde yarı zamanlı çalışan gönüllü var. Ayrıca, insanların bu +çalışmaları kopyalamasını ve değiştirmesini engellemeden bunun için para +toplamanın başka yolları olduğunu da görmekteyiz. +Bu, özgür yazılım hareketinden çıkarılacak ilginç olan derstir. Bir +bilgisayarı kullanabilme ve diğer insanlarla paylaşma ve işbirliği yapma +özgürlüğü şansını vermesinin yanı sıra, onlara ödeme yapmaları konusunda +insanları zorlayan özel güçlerin var olmaması durumunda hiçbir zaman bu +işleri yapmayacakları da yanlıştır. Birçok insan ücret almasa da bu işleri +yapacaktır. O zaman örneğin monografilere baktığınızda, yalnızca çok temel +olanlar hariç olmak üzere bilimin birçok alanında ders kitabı olarak hizmet +veren monografilerde yazar bu işten para kazanmamaktadır. +Şu anda özgür bir ansiklopedi projemiz var ve bu proje gerçekte ticari bir +özgür ansiklopedi projesidir ve devam etmektedir. GNU ansiklopedisine +ilişkin bir projemiz vardı ancak lisansımızı benimsediklerinde bunu ticari +proje ile birleştirdik. Ocak ayında, ansiklopedilerindeki tüm yazılar için +GNU Özgür Belgeleme Lisansına döndüler. Ve biz de şunu ifade ettik: “Onlarla +kuvvetlerimizi birleştirelim ve insanları onlara katılmaları için +yüreklendirelim.” Bu, NUPEDIA olarak adlandırılmaktadır ve +http://www.gnu.org/encyclopedia adresine bakarsanız, buna ilişkin bir +bağlantı bulabilirsiniz. Böylece burada özgür bir yararlı bilgi tabanının +topluluk gelişimini, yazılımdan ansiklopediye genişlettik. Şu anda tüm bu +fonksiyonel çalışma alanlarında bu çalışmalar için ekonomik bir güdüye +ihtiyaç duymadığımız için memnunum.</p> +<p> +<b>THORBURN</b>: Diğer iki kategori [insanların düşünceleri ve eğlence] +hakkında ne düşünüyorsunuz?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Diğer iki iş kategorisi için, bunu bilmiyorum. İnsanların +bu işten para kazanma kaygısı olmaksızın bir gün romanlar yazıp +yazmayacağını bilmiyorum. Bolluk içindeki bir toplumda zannediyorum ki +olur. Bolluk içindeki topluma ulaşmak için yapmamız gereken şey, ekonomi ve +kanunlar üzerindeki kontrolden kurtulmaktır. Bu aslında tavuk mu yumurtadan +çıktı yumurta mı tavuktan çıktı problemidir, biliyorsunuz. Hangisini ilk +önce yaparız? İnsanların şirketler tarafından kontrol altında +tutulmadan....işle kontrollerini kaybetmeleri hariç olmak üzere insanların +para kazanmak zorunda olmadıkları bir dünyayı nasıl sağlarız? Ve kontrolü +nasıl ortadan kaldırırız? Bilmiyorum ama bu, ilk olarak uzlaşmacı bir telif +hakkı sistemi ve daha sonra ikinci olarak bu çalışmaları yazan kimselere +gelir sağlamanın bir yolu olarak uzlaşmalı bir telif hakkı sistemi +tarafından desteklenen gönüllü ödemeyi önermeye çalışmamın sebebidir.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Seçim kampanyalarının finansmanı sisteminden dolayı Amerikalı +politikacılar üzerinde ortak çıkarlarınızın gücü ve kontrolü altında bu +uzlaşmalı telif hakkı sistemini uygulamayı gerçekten de nasıl umuyorsunuz?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Bu beni üzüyor. Keşke bu sorunun cevabını bilseydim. Bu +gerçekten de çok zor bir problem. Bu problemi nasıl çözeceğimi bilseydim, +çözerdim ve dünyadaki hiçbir şey, beni daha da onurlu yapamazdı.</p> +<p> +<b>QUESTION</b>:. Şirketlerin kontrolü ile nasıl savaşırsınız? Davalarda +şirket lobilerinin sahip oldukları para toplamlarına baktığınızda, çok +yüksek olduğunu görürsünüz. Zannediyorum ki, konuştuğunuz DeCSS davası, +savunma tarafında 1,5 milyon dolar gibi bir fiyata mal olmaktadır. Şirket +tarafından ise ne gibi bir maliyete sahip olduğunu ise Tanrı bilir. Bu gibi +yüksek fiyatlarla nasıl başa çıkılacağına dair bir fikriniz var mı?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Bir fikrim var. Filmleri tamamen boykot etmeyi öneriyor +olsa idim, zannediyorum ki insanlar bu düşünceyi görmezden +geleceklerdir. Bunun çok radikal olduğunu düşünebilirler. Bu nedenle sonuç +olarak aynı noktaya varan biraz farklı bir düşüncemi açıklayayım, bu şudur: +iyi olduğunu düşünmeniz için geçerli bir sebebiniz yoksa bir filme +gitmeyin. Şimdi bu, uygulamada tüm Hollywood filmlerinin boykot edilmesi +gibi bir sonuç doğuracaktır. Bu, hemen hemen aynı anlamı taşımaktadır ancak +yoğunluk olarak çok farklıdır. İnsanların filmlerin iyi olup olmadığından +bağımsız çok sayıda nedenden ötürü sinemaya gittiğini fark ettim. Bu nedenle +bunu değiştirirseniz, bir filme yalnızca filmin iyi olduğuna dair geçerli +bir fikriniz olduğu için giderseniz, o zaman paradan iyi bir tasarruf +sağlarsınız.</p> +<p> +<b>THORBURN</b>: Zannediyorum ki bugün tüm bu konuşmayı anlamanın bir yolu, +toplumda her ne zaman radikal, potansiyel olarak dönüştürücü teknolojiler +ortaya çıkarsa, onları kimin kontrol altında tutacağına ilişkin bir +mücadelenin olacağını fark etmektir. Bugün geçmişte olan şeyi +tekrarlıyoruz. Bu nedenle bu açıdan bakıldığında, uzun vadede olabilecekler +için umutsuzluk ya da hatta kötümserlik için bir neden olmayabilir. Ancak +kısa vadede, metin ve görüntülerin kontrolüne ilişkin mücadeleler ve tüm +bilgi biçimlerine ilişkin mücadeleler sancılı ve yoğun olabilir. +Örneğin, bir medya hocası olarak, görüntülere erişimim, daha önceden hiç +olmayan bir şekilde son yıllarda kısıtlanmıştır. Filmlerden bile +alabileceğim durağan görüntüleri kullanmak istediğim bir yazı yazarsam, +kullanmak için izin alabilmem çok zordur ve bu durağan görüntülerin +kullanılması için alınan ücret, “adil kullanım” yasal hakkı ve +entelektüel araştırma hakkında iddialarda bulunduğum zaman çok daha +yüksektir. Bu nedenle, bu genişletilmiş dönüşümde, uzun vadeli etkilerin +aslında kısa vadede meydana gelen etkile kadar rahatsız edici +olmayabileceğini düşünüyorum. Ancak her durumda, Batı toplumunun tekrarlayan +bir ilkesi olan teknolojik kaynakların kontrolü üzerindeki mücadelenin +yenilenmiş bir sürümü olarak bu tecrübelerin tümünün anlaşılması gereklidir.</p> +<p> +Ayrıca daha eski teknolojilerin karmaşık bir konu olduğunun anlaşılması da +önemlidir. Örneğin, matbaanın İspanya’daki etkisi, İngiltere’deki ya da +Fransa’daki etkisinden radikal olarak farklıdır.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Telif hakkı ile ilgili açıklamaları dinlerken beni rahatsız +eden şeylerden biri de genelde şu açıklama ile konuya başlamalarıdır: “180 +derecelik bir değişiklik istiyoruz. Her türlü kontrol tipini bırakmak +istiyoruz.” Önerilen bu üç kategori altında yatan şeyin bir kısmı, telif +haklarında yararlı birşeylerin de olduğuna ilişkin kabuldür. Telif +haklarının şimdi gittiği yola ilişkin kritiklerin bazıları, gerçekte, süresi +bakımından patent ya da ticari markalar gibi korunması ve çalışması +gerektiğine inanmaktadır. Konuşmacımızın bu konuda bir strateji olarak yorum +yapıp yapmayacağını merak ediyorum.</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Telif hakkının ömrünün kısaltılmasının iyi bir fikir +olduğunu ben de düşünüyorum. Bir yayının telif haklarının 150 yıl kadar +sürmesi olasılığının olmasına ilişkin bir ihtiyacın olduğuna inanmıyorum, +mevcut kanuna göre bazı durumlarda telif hakkı gerçekten de 150 yıl kadar +olabilmektedir. Şimdi bir çalışma üzerinde 75 yıllık bir telif hakkının, +çalışmalarının üretimi için yeterli olmadığını söyleyen firmalar bile +vardır. Söz konusu bakış açısını desteklemek için 75 yıllık proje bilanço +föyleri sunan bu firmalara karşı çıkıyorum. Gerçekte istedikleri şey, eski +çalışmalar üzerindeki telif haklarını genişletebilmek, böylece bu +çalışmaların kullanımını kısıtlamaktır. Ancak bir yerlerde bir zaman +makineniz yoksa, bugün telif hakkını genişleterek daha fazla çalışmayı nasıl +cesaretlendirebileceğinizi bilmiyorum. Tabi ki, filmlerinden birinde bir +zaman makinesi de vardı. Belki de düşüncelerini bu zaman makinesi etkilemiş +olabilir.</p> +<p> +<b>SORU</b>“Adil kullanım” kavramını genişletmeyi düşündünüz mü ve bize +sunabileceğiniz herhangi bir fark var mı?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: İki iş kategorisi için herkese ticari olmayan aynen +kopyalama için izin verilmesi fikri adil kullanımın kapsamının +genişletilmesi olarak düşünülebilir. Halen bu, adil kullanımdan daha +büyüktür. Halkın daha fazla ilerleme için belirli özgürlükleri verdiğini +düşünüyorsanız, o zaman çeşitli farklı yerlerde çizgi çizebilirsiniz. Toplum +hangi özgürlükleri verir ve hangilerini vermez?</p> +<p> +<b>SORU</b>: Konuşmayı yalnızca birkaç dakika için uzatırsak, belirli +eğlence alanlarında kamusal yayın kavramına sahibiz. Bu nedenle, örneğin, +telif hakkı bizim zaman zaman mutlu Noel şarkıları söylememizi önlemez ancak +kamusal gösteriyi engeller. Ve sınırsız olan ve ticari olmayan aynen +kopyalamaya ilişkin adil kullanımın genişletilmesi yerine bundan daha az +olan ancak adil kullanımın mevcut kavramından daha fazlası olan bir şeylere +genişletilmesi hakkında düşünmenin yararlı olup olmayacağını merak +etmekteyim.</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Bunun yeterli olabildiğini düşünmekteydim ve daha sonra +Napster beni bunun aksi yönde olduğu konusunda ikna etti çünkü Napster, +kullanıcıları tarafından ticari olmayan aynen yeniden dağıtım için +kullanılmaktadır. Napster sunucusunun kendisi ticari bir eylemdir ancak +gerçekte içeriği sağlayan insanlar bunu ticari olmayan bir biçimde +yapmaktadır ve internet sitelerinde de oldukça kolay bir şekilde bunu +yapabilirler. Napster’in kullanımına ilişkin büyük heyecan ve ilgi bunun çok +yararlı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, insanların, her şeyin aynı +kopyalarını ticari olmayan bir şekilde yeniden dağıtma hakkına sahip olması +gerektiği konusunda ikna oldum.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Tüm Napster sorusu için bana yakın zamanda önerilen bir +benzetme, halk kütüphanesi benzetmesiydi. Napster savlarını duyan +bazılarının bu benzerliği duymuş olduğunu zannediyorum. Bu konuda yorum +yapıp yapmayacağınızı merak ediyorum. Napster’ın devam etmesi ve üzerinde +kısıtlamaların olmaması gerektiğini savunan insanlar bazen şu gibi şeyler +söylemektedirler: “İnsanlar halk kütüphanesine gidip bir kitap ödünç +aldığında, bunun için ödeme yapmazlar ve herhangi ilâve bir ödeme olmaksızın +onlarca, yüzlerce kere ödünç alabilirler. Napster niçin farklı olsun?”</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Bu, tam olarak aynı şey değildir. Ancak yayıncılar halk +kütüphanelerini kullanım başına ödeme sistemine dönüştürmek istemektedir. Bu +nedenle halk kütüphanelerine de karşıdırlar.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Telif hakları ile ilgili bu fikirler Afrika’da kullanılmak +üzere ucuz ve genel ilaçların üretilmesi amacıyla ilgili patent kanunu +üzerinde belli hususlar için herhangi bir fikir öne sürebilir mi?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Hayır, mutlak olarak bir benzerlik yoktur. Patent hususları +telif hakkı hususlarından tamamen farklıdır. Birbirleriyle bir ilgilerinin +olduğu fikri “fikri mülkiyet” teriminin kullanılmasının ve insanları bu +hususları bir araya toplamak için cesaretlendirmeye çalışmanın kötü +sonuçlarından biridir çünkü duyduğunuz gibi, bir kopyanın fiyatının önemli +olan şey olmadığı hususlar hakkında konuşmaktayım. Ancak Afrika için AIDS +ilaçlarının üretilmesi hakkındaki ana husus nedir? Bu para hususudur, başka +bir husus değil, para hususudur.</p> +<p> +Şimdi üzerine konuştuğum husus ortaya çıkar çünkü dijital bilgi teknolojisi +her kullanıcıya kopya oluşturma imkanı sunmaktadır. Ancak bize ilaçların +kopyalarını oluşturma imkanı sağlayan bir sistem yoktur. Sahip olduğum bir +ilacı kopyalama imkanım yoktur. Gerçekte, kimsede bu imkan yoktur; ilaçlar, +bu şekilde yapılmazlar. Bu ilaçlar, genel ilaçlar ya da A.B.D.’den ithal +edilen ilaçlar olsun olmasın, yalnızca pahalı ve merkezileşmiş fabrikalarda +üretilebilir, az sayıdaki fabrikada üretileceklerdir ve buradaki temel +husus, maliyetlerinin ne kadar olduğu ve Afrika’daki insanların +ödeyebileceği bir fiyatta olup olmadıklarıdır.</p> +<p> +Bu nedenle bu, çok önemli ancak tamamen farklı bir husustur. Kopyalama +özgürlüğü konularında benzer patentlerle ilgili bir hususun ortaya çıktığı +tek bir alan vardır ve bu alan tarım alanıdır. Çünkü kopyaları olan belirli +patentli şeyler vardır, bunlar yaşayan şeylerdir. Yeniden ürettikleri zaman +kendilerini kopyalarlar. Bunun mutlaka aynen kopyalama olması gerekmez; +genleri karıştırırlar. Ancak gerçekte çiftçiler, yetiştirdikleri canlı +şeylerin kendilerini kopyalama özelliğini kullanmaktadırlar. Çiftçilik +temelde yetiştirdiğiniz şeyleri kopyalamaktır ve bu ürünleri her sene +kopyalamaya devam edersiniz. Bitki ve hayvan çeşitleri patentlendiğinde, +genler patentlendiğinde ve kullanıldığında, sonuç olarak çiftçiler bunları +kullanamaz hale gelir.</p> +<p> +Tarlasında patentli bir ürünün yetiştiği Kanadalı bir çiftçi vardır ve şu +ifadede bulunmuştur: “Kasıtlı olarak patentli bir ürün +yetiştirmedim. Rüzgar esti ve genlerdeki polenler tarlamda ürün +verdi”. Ancak bu çiftçiye bunun önemli olmadığı anlatıldı; bir şekilde +oluşan ürünü yok etmeliydi. Bu örnek, hükümetin bir tekelciye nasıl destek +olduğunu göstermektedir.</p> +<p> +Bu nedenle, bilgisayarda bir şeylerin kopyalanması konusunda uygulanan aynı +ilkeleri devam ettirerek, çiftçilerin de tohumlarını koruma ve ürünlerini +yetiştirme hakkına sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Belki de tohum +firmalarını kapsayan patentlere sahip olabilirsiniz ancak bunlar, çiftçileri +kapsamamalıdır.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Lisanslamadan daha başarılı bir model vardır. Bunun hakkında +konuşabilir misiniz?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Tabi ki. Bildiğiniz gibi yanıtları bilmiyorum. Ancak özgür +ve fonksiyonel bilgi geliştirmek için önemli olduğuna inandığım şey +idealizmdir. İnsanların bu bilgilerin özgür olması gerektiğini bilmeleri +önemlidir, bilgi özgür olduğunda tam anlamıyla kullanılabilir. Bilgi kısıtlı +olduğunda, tam anlamıyla kullanılamaz. Özgür olmayan bilginin bunları bölmek +ve yardımsız bırakmak ve kontrol etmek için bir girişim olduğunu fark +etmeleri gereklidir. O zaman şu fikre sahip olabilirler: “Kullanmak +istediğimiz bilgileri oluşturmak için birlikte çalışalım, böylece bize ne +yapabileceğimizi dikte eden güçlü birtakım insanların kontrolü altına +girmeyelim.”</p> +<p> +Bu, [özgür yazılım topluluğunun gelişimini] büyük ölçüde güçlendirir. Diğer +farklı birçok alanda ne kadar işe yarayacağını bilmiyorum ama eğitim +alanında, ders kitaplarını düşündüğünüzde bunun yapılabilmesine ilişkin bir +yolun olacağını zannediyorum. Dünyada birçok öğretmen vardır, bunların +bazıları prestijli olmayan üniversitelerdedir, belki de bazıları lisededir +ve onlar için büyük bir talep yoktur. Ancak bu öğretmenlerin birçoğu +zekidir. Birçoğu konularını iyi bir şekilde bilmektedir ve çeşitli konular +hakkında ders kitapları yazabilir ve dünyayla paylaşabilirler ve bu +kitaplardan bilgi öğrenen insanların takdirini kazanabilirler.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Önerdiğim şey de bu. Ancak komik olan şey şu ki, ben eğitim +tarihini biliyorum. Yaptığım şey bu, eğitimsel, elektronik medya +projeleri. Bir örnek bulamadım. Sizin bildiğiniz bir örnek var mı?</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Hayır, yok. Bu özgür ansiklopediyi önermeye ve kaynağını +öğrenmeye yıllar önce başladım ve işlerin yürümesini sağlamanın muhtemelen +on yıl alacağını düşündüm. Şimdi çalışmakta olan bir ansiklopediye +sahibiz. Bu nedenle işler umduğumdan daha iyi bir şekilde devam +etmektedir. Zannediyorum ki gerekli olan şey, birkaç insanın birtakım özgür +ders kitapları yazmaya başlamasıdır. En çok ilgilendiğiniz konu ile ilgili +olarak bir kitap ya da bir bölümünü yazın. Bir kitabın birkaç bölümünü yazın +ve diğer insanları geri kalanını yazmaya çağırın.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Gerçekte aradığım şey bundan daha fazlası. Sizin yapı tipinizde +önemli olan şey, diğer herkesin katkıda bulunabileceği bir alt yapı sistemi +kuran birileridir. Malzemelere ilişkin bir katkı için herhangi bir yerde bir +K-üzerinden-12 alt yapı sistemi yoktur.</p> +<p> +Birçok yerden bilgi alabilirim ancak bunlar özgür lisanlar altında +yayınlanmamıştır, bu nedenle bunu, özgür bir ders kitabı yapmak için +kullanamam.</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Gerçekte, telif hakkı, gerçekleri kapsamaz. Telif hakkı +yalnızca kitabın yazılma şeklini kapsar. Bu nedenle, herhangi bir yerden bir +alanı öğrenebilir ve daha sonra bir kitap yazabilirsiniz ve isterseniz söz +konusu kitabı özgür yapabilirsiniz.</p> +<p> +<b>SORU</b>: Ancak okula giden bir öğrencinin ihtiyaç duyduğu tüm kitapları +kendim yazamam.</p> +<p> +<b>STALLMAN</b>: Evet, bu doğru. Ve ben de bütün özgür işletim sistemini +yazmadım. Bazı parçalarını yazdım ve diğer parçaları yazarak bana +katılmaları için diğer insanları davet ettim. Böylece bir örnek +oluşturdum. Şunu dedim: “Bu yönde ilerliyorum. Bana katılırsanız oraya +ulaşacağız.” Ve yeterli sayıda insan bu noktaya ulaşmamızda bize katıldı. Bu +nedenle bu devasa işi nasıl yapacağım açısından düşünürseniz, bu, korkutucu +olabilir. Bu nedenle buradaki ana nokta, olaya bu şekilde bakmamaktır. Şu +şekilde düşünün: Siz bir adım atıyorsunuz ve bundan sonra diğer insanlar da +adım atıyor ve birlikte sonunda işi bitiriyorsunuz.</p> +<p> +İnsanlığın kendisini yok etmeyeceğini varsayarak, özgür eğitim alt yapı +sistemini oluşturmak için bugün gösterdiğimiz çaba ve özgür eğitim kaynağı, +insanlık dünyada var olduğu sürece yararlı olacaktır. Bunun yapılması 20 yıl +bile sürse, ne olur ki? Bu nedenle, tüm işin büyüklüğü açısından düşünmeyin; +kendi yapacağınız parçanın büyüklüğü açısından düşünün. Bu, insanlara bunun +gerçekleştirilebileceğini gösterecektir, böylece diğerleri diğer parçaları +yapacaktır.</p> + + +<hr /> +<blockquote id="fsfs"><p class="big">Bu konuşma <a +href="http://shop.fsf.org/product/free-software-free-society/"><cite>Özgür +Yazılım, Özgür Toplum: Richard M. Stallman SeçilmişYazıları</cite></a> +kitabında yayınlanmıştır.</p></blockquote> + +<div class="translators-notes"> + +<!--TRANSLATORS: Use space (SPC) as msgstr if you don't have notes.--> + </div> +</div> + +<!-- for id="content", starts in the include above --> +<!--#include virtual="/server/footer.tr.html" --> +<div id="footer"> +<div class="unprintable"> + +<p>Lütfen FSF ve GNU ile ilgili sorularınızı <a +href="mailto:gnu@gnu.org"><gnu@gnu.org></a> adresine iletin. FSF ile +iletişim kurmanın <a href="/contact/">başka yolları</a> da vardır. Lütfen +çalışmayan bağlantıları ve başka düzeltmeleri veya önerilerinizi <a +href="mailto:webmasters@gnu.org"><webmasters@gnu.org></a> adresine +gönderin.</p> + +<p> +<!-- TRANSLATORS: Ignore the original text in this paragraph, + replace it with the translation of these two: + + We work hard and do our best to provide accurate, good quality + translations. However, we are not exempt from imperfection. + Please send your comments and general suggestions in this regard + to <a href="mailto:web-translators@gnu.org"> + + <web-translators@gnu.org></a>.</p> + + <p>For information on coordinating and submitting translations of + our web pages, see <a + href="/server/standards/README.translations.html">Translations + README</a>. --> +Çevirilerimizde bulmuş olabileceğiniz hataları, aklınızdaki soru ve +önerilerinizi lütfen <a +href="mailto:web-translators@gnu.org">bize bildirin</a>.</p><p>Bu +yazının çeviri düzenlemesi ve sunuşu ile ilgili bilgi için lütfen <a +href="/server/standards/README.translations.html">Çeviriler BENİOKU</a> +sayfasına bakın. Bu sayfanın ve diğer tüm sayfaların Türkçe çevirileri +gönüllüler tarafından yapılmaktadır; Türkçe niteliği yüksek bir <a +href="/home.html">www.gnu.org</a> için bize yardımcı olmak istiyorsanız, <a +href="https://savannah.gnu.org/projects/www-tr">çalışma sayfamızı</a> +ziyaret edebilirsiniz.</p> +</div> + +<!-- Regarding copyright, in general, standalone pages (as opposed to + files generated as part of manuals) on the GNU web server should + be under CC BY-ND 4.0. Please do NOT change or remove this + without talking with the webmasters or licensing team first. + Please make sure the copyright date is consistent with the + document. For web pages, it is ok to list just the latest year the + document was modified, or published. + + If you wish to list earlier years, that is ok too. + Either "2001, 2002, 2003" or "2001-2003" are ok for specifying + years, as long as each year in the range is in fact a copyrightable + year, i.e., a year in which the document was published (including + being publicly visible on the web or in a revision control system). + + There is more detail about copyright years in the GNU Maintainers + Information document, www.gnu.org/prep/maintain. --> +<p>Copyright © 2001, 2007, 2008, 2012, 2014, 2018 Free Software +Foundation, Inc.</p> + +<p>Bu sayfa <a rel="license" +href="http://creativecommons.org/licenses/by-nd/4.0/deed.tr">Creative +Commons Alıntı-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı</a> altında +lisanslanmıştır.</p> + +<!--#include virtual="/server/bottom-notes.tr.html" --> +<div class="translators-credits"> + +<!--TRANSLATORS: Use space (SPC) as msgstr if you don't want credits.--> +<strong>Çeviriye katkıda bulunanlar:</strong> +<ul> +<li>T. E. Kalaycı, 2009, 2019.</li> +<li>Çiğdem Özşar, 2009.</li> +<li>Birkan Sarıfakıoğlu, 2009.</li> +<li>Serkan Çapkan, 2009.</li> +<li>İzlem Gözükeleş, 2009.</li> +</ul></div> + +<p class="unprintable"><!-- timestamp start --> +Son Güncelleme: + +$Date: 2020/08/22 06:31:23 $ + +<!-- timestamp end --> +</p> +</div> +</div> +<!-- for class="inner", starts in the banner include --> +</body> +</html> |