summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/talermerchantdemos/blog/articles/tr/misinterpreting-copyright.html
blob: 041e7e377e8bdc4163c2ec3cf8b8e68861eb5d95 (plain)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
303
304
305
306
307
308
309
310
311
312
313
314
315
316
317
318
319
320
321
322
323
324
325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
346
347
348
349
350
351
352
353
354
355
356
357
358
359
360
361
362
363
364
365
366
367
368
369
370
371
372
373
374
375
376
377
378
379
380
381
382
383
384
385
386
387
388
389
390
391
392
393
394
395
396
397
398
399
400
401
402
403
404
405
406
407
408
409
410
411
412
413
414
415
416
417
418
419
420
421
422
423
424
425
426
427
428
429
430
431
432
433
434
435
436
437
438
439
440
441
442
443
444
445
446
447
448
449
450
451
452
453
454
455
456
457
458
459
460
461
462
463
464
465
466
467
468
469
470
471
472
473
474
475
476
477
478
479
480
481
482
483
484
485
486
487
488
489
490
491
492
493
494
495
496
497
498
499
500
501
502
503
504
505
506
507
508
509
510
511
512
513
514
515
516
517
518
519
520
521
522
523
524
525
526
527
528
529
530
531
532
533
534
535
536
537
538
539
540
541
542
543
544
545
546
547
548
549
550
551
552
553
554
555
556
557
558
559
560
561
562
563
564
565
566
567
568
569
570
571
572
573
574
575
576
577
578
579
580
581
582
583
584
585
586
587
588
589
590
591
592
593
594
595
596
597
598
599
600
601
602
603
604
605
606
607
608
609
610
611
612
613
614
615
616
617
618
619
620
621
622
623
624
625
626
627
628
629
630
631
632
633
634
635
636
637
638
639
640
641
642
643
644
645
646
647
648
649
650
651
652
653
654
655
656
657
658
659
660
661
662
663
664
665
666
667
668
669
670
671
672
673
674
675
676
677
678
679
680
681
682
683
684
685
686
687
688
689
690
691
692
693
694
695
696
697
698
699
700
701
702
703
704
705
706
707
708
709
710
711
712
<!--#set var="ENGLISH_PAGE" value="/philosophy/misinterpreting-copyright.en.html" -->

<!--#include virtual="/server/header.tr.html" -->
<!-- Parent-Version: 1.86 -->

<!-- This file is automatically generated by GNUnited Nations! -->
<title>Telif Hakkının Yanlış Yorumlanması - GNU Projesi - Özgür Yazılım Vakfı</title>

<!--#include virtual="/philosophy/po/misinterpreting-copyright.translist" -->
<!--#include virtual="/server/banner.tr.html" -->
<h2>Telif Hakkının Yanlış Yorumlanması - Bir Dizi Hata</h2>

<p>yazan <a href="http://stallman.org/"><strong>Richard Stallman</strong></a></p>

<p>
Telif hakkı kanununda bazı garip ve tehlikeli şeyler oluyor. Amerikan
Anayasasında, telif hakkı, kullanıcıların çıkarınadır, başka bir deyişle,
kitap okuyan, müzik dinleyen ya da yazılım çalıştıran kişilerin çıkarınadır,
yayıncıların ya da yazarların çıkarına değildir. İnsanlar, kendilerine
&ldquo;kendi çıkarları için&rdquo; dayatılan telif hakkı kısıtlamalarına
uymamaya ve bu kısıtlamaları reddetmeye eğilimli oldukları halde, Amerikan
hükümeti daha fazla kısıtlama getirmektedir ve yeni ve ciddi cezalarla
insanları korkutmaya çalışmaktadır.</p>
<p>
Telif hakkı politikaları, ifade edilen amaçlarına nasıl tamamen karşı
gelmeye başladı? Ve onları nasıl yeniden çıkış amacına uygun hale
getirebiliriz? Anlamak için, Amerikan telif hakkı kanununun köküne bakarak
başlamalıyız: A.B.D. Anayasasına.</p>

<h3>ABD Anayasasındaki Telif Hakkı</h3>
<p>
A.B.D. Anayasası tasarı haline getirildiğinde, yazarların bir telif hakkı
tekelince yetkilendirilmesi önerilmiş ve reddedilmiştir. A.B.D.’nin
kurucuları, telif hakkının yazarların doğal bir hakkı olmadığı ancak
ilerlemenin sağlanması için yazarlara verilen yapay bir ayrıcalık olduğu
gibi farklı bir dayanak noktasını benimsemiştir. Anayasa, aşağıdaki
paragrafla bir telif hakkı sistemine izin vermektedir (Madde I, Bölüm 8):</p>
<blockquote><p>
[Kongre şu güce sahip olmalıdır:] ilgili yazılarına ve keşiflerine özel
hakkı tanıyarak ve sınırlı zamanlar için yazarları ve mucitleri koruyarak
bilimin ve yararlı sanatların gelişmesine yardımcı olmalıdır.
</p></blockquote>
<p>
Yüksek Mahkeme tekrar tekrar bildirmiştir ki, telif hakkına sahip
çalışmaların kullanıcılara yarar sağlaması ilerlemenin gelişmesi anlamına
gelir. Örneğin, <em>Fox Filmi olan v. Doyal</em>’de, mahkeme şunu
söylemiştir:</p>
<blockquote><p>
A.B.D.'nin tek ilgisi ve [telif hakkı] tekeline danışmadaki birincil amaç,
yazarların emeğinden kamunun elde ettiği genel çıkarlarda yatar.
</p></blockquote>
<p>
Bu temel karar, telif hakkının niçin Anayasa tarafından
<b>istenmediğini</b>, yalnızca bir seçenek olarak <b>izin verildiğini</b>,
ve niçin &ldquo;sınırlı süreler&rdquo; boyunca süreceğinin varsayıldığını
açıklar. Telif hakkı doğal bir hak, yazarların hak ettikleri için sahip
oldukları bir hak olsaydı, belirli bir süre sonra bu haktan vazgeçilmesini
haklı kılan hiçbir neden olamayacaktı, bu tıpkı, herkesin evinin, yapımından
belirli bir süre sonra kamu malı haline gelmesi gibi bir şeyden farklı
olmazdı.</p>

<h3>&ldquo;Telif hakkı pazarlığı&rdquo;</h3>
<p>
Telif hakkı sistemi, yayıncılara ve yazarlara ayrıcalık ve bu nedenle yarar
sağlayarak çalışmaktadır; ancak bunu onların iyiliği için yapmaz. Bunu daha
çok, davranışlarını iyileştirmek için yapar: yazarların daha fazla yazması
ve yayınlaması için bir güdü sağlamak için yapar. Sonuç olarak, hükümet,
kamunun doğal haklarını, kamunun yararına, kamuya daha çok yayınlanmış
çalışma sağlamak için harcar. Bazı bilginler bu kavramı &ldquo;telif hakkı
pazarlığı&rdquo; olarak adlandırır. Bu, tıpkı hükümetin, vergi verenlerin
paralarıyla bir karayolu ya da uçak satın alması gibidir, buradaki fark,
hükümetin para yerine özgürlüğümüzü harcamasıdır.</p>
<p>
Ama var olduğu şekliyle pazarlık kamu için iyi bir anlaşma mıdır? Birçok
alternatif pazarlık mümkündür; hangisi en iyisidir? Telif hakkı
politikasının her hususu, bu sorunun bir yanıtıdır. Sorunun yapısını yanlış
anlarsak, hususlar konusunda yanlış karar verebiliriz.</p>
<p>
Anayasa, yazarlara telif hakkı güçleri bahşedilmesine izin
verir. Uygulamada, yazarlar tipik olarak bu hakkı yayıncılara verir; bu
hakları kullananlar genelde yazarlar değil yayıncılardır ve kârın çoğu
yazarlara değil yayıncılara gider, yazarlar yalnızca bu işin küçük bir
oranını alır. Bu nedenle, telif hakkı güçlerini artırmak için uğraşan
genelde yayıncılardır. Hayalleri bir kenara bırakıp telif hakkı gerçeğini
daha iyi yansıtmak için, telif hakkı gücünün sahibi olarak burada
yazarlardan çok yayıncılara atıf yapılacaktır. Ayrıca telif hakkı olan
çalışmaların kullanıcılarına &ldquo;okuyucu&rdquo; olarak atıf
yapılmaktadır, ancak bu çalışmaların kullanılmasının her zaman okuma olduğu
anlamına gelmez, çünkü &ldquo;kullanıcılar&rdquo; uzakta ve soyuttur.</p>

<h3>İlk hata: &ldquo;dengenin bozulması&rdquo;</h3>
<p>
Telif hakkı pazarlığı, ilk olarak kamuda oluşur: okuyucu kesime ilişkin
yarar, kendi içinde bir sonuçtur; yayıncılara ilişkin yarar (varsa) yalnızca
bu sonuca doğru bir araçtır. Okuyucuların ilgi alanları ve yayıncıların
çıkarları öncelik olarak farklıdır, eşit değildir. Telif hakkının amacının
yanlış yorumlanmasındaki ilk adım, yayıncıların, okuyucularla aynı önem
seviyesine çıkarılmasıdır.</p>
<p>
A.B.D. telif hakkı kanununun, yayıncıların ve okuyucuların çıkarları
arasındaki &ldquo;dengeyi bozmak&rdquo; anlamına geldiği genellikle
söylenmektedir. Bu değerlendirmeyi örnek olarak veren kimseler, bunu,
Anayasada ifade edilen temel konumun yeniden ifadesi olarak sunmaktadır;
başka bir deyişle, bu, telif hakkı pazarlığına eş değer olarak
varsayılmaktadır.</p>
<p>
Ancak iki yorumlama, eş değerden çok uzaktadır; kavramsal olarak
farklıdırlar ve anlam olarak da farklıdırlar. Denge kavramı, okuyucuların ve
yayıncıların çıkarlarının yalnızca nicel olarak onlara, &ldquo;ne kadar
ağırlık&rdquo; vermemiz gerektiği ve hangi işlemlere uygulandıkları
konusunda farklı olduğunu varsaymaktadır. &ldquo;Paydaş&rdquo; terimi
genelde olayı bu şekilde değerlendirmek için kullanılmaktadır; bir politika
kararındaki tüm çıkar tiplerinin eşit ölçüde önemli olduğunu
varsaymaktadır. Bu görüş, hükümetin telif hakkı pazarlığındaki katılımının
kökünde olan okuyucuların ve yayıncıların çıkarları arasındaki nitel ayrımı
reddetmektedir.</p>
<p>
Bu değişikliğin sonuçları geniş kapsamlıdır çünkü telif hakkı pazarlığında,
kamuya ilişkin büyük koruma, telif hakkı ayrıcalıklarının yalnızca
okuyucular adına haklı görülmesi fikri, yayıncılar adına haklı görülmemesi
fikri, &ldquo;denge&rdquo; değerlendirmesi ile elenmektedir. Yayıncıların
çıkarı, kendi içinde bir son olarak görüldüğü için, telif hakkı
ayrıcalıklarını haklı gösterebilir; başka bir deyişle, &ldquo;denge&rdquo;
kavramı, halktan başka biri adına haklı gösterilebilir.</p>
<p>
Pratik bir husus olarak, &ldquo;denge&rdquo; kavramının sonucu, telif hakkı
kanunundaki değişiklikler için olan savunmanın yükünü tersine
çevirmektir. Telif hakkı pazarlığı, belirli özgürlüklerden okuyucuları
vazgeçirme işini yayıncıların omuzlarına yıkmıştır. Denge kavramı pratikte
bu işi tersine çevirmektedir, çünkü yayıncıların ilâve ayrıcalıktan
faydalanacağına dair bir şüphe yoktur. Bu nedenle, okuyucuların bu faydadan
&ldquo;ağır basmaya&rdquo; yetecek ölçüde zarar gördükleri kanıtlanamazsa,
yayıncıların, talep ettikleri her türlü ayrıcalığı alabilecekleri sonucuna
varırız.</p>
<p>
Yayıncılar ve okuyucular arasındaki &ldquo;dengenin bozulması&rdquo; fikri,
okuyucuların, hak ettikleri önceliği almalarını engellerse, o zaman buna
karşı gelmeliyiz.</p>

<h3>Neye karşı dengeleme?</h3>
<p>
Hükümet bir şeyler satın aldığında, kamunun yararına davranır; hükümetin
sorumluluğu, kamu için mümkün olan en iyi pazarlığı sağlamaktır, anlaşmadaki
diğer tarafın çıkarları ikinci planda kalmalıdır.Örneğin, inşaat
firmalarıyla karayolu inşa etmek için anlaşmalar imzalanırken, hükümet,
kamunun parasını mümkün olan en iyi şekilde değerlendirmeyi
hedeflemektedir. Hükümet birimleri, fiyatı aşağı çekmek için rekabetçi fiyat
tekliflerini kullanmaktadır.</p>
<p>
Örneğin, inşaat firmalarıyla karayolu inşa etmek için anlaşmalar
imzalanırken, hükümet, kamunun parasını mümkün olan en iyi şekilde
değerlendirmeyi hedeflemektedir. Hükümet birimleri, fiyatı aşağı çekmek için
rekabetçi fiyat tekliflerini kullanmaktadır.</p>
<p>
Yine pratik bir konu olarak, fiyat sıfır olamaz çünkü müteahhitler o kadar
düşük fiyat teklifi vermeyecektir. Özel önemle yetkilendirilmemelerine
rağmen, özgür bir toplumdaki vatandaşların genel haklarına sahiptirler ve
buna, avantajlı olmayan sözleşmeleri reddetme hakkı dahildir; en düşük fiyat
teklifi bile bazı müteahhitlerin para kazanması için yeterince yüksek
olacaktır. Bu nedenle, belirli bir tipteki denge mevcuttur. Ancak bu, her
biri özel önem isteğiyle iki çıkar arasında kasıtlı bir denge değildir. Bu,
kamu hedefi ve pazar kuvvetleri arasındaki bir dengedir. Hükümet, özgür
toplum ve özgür piyasa bağlamında yapabilecekleri en iyi pazarlık için vergi
veren vatandaşlar için en iyi sonucu elde etmeye çalışmaktadır.</p>
<p>
Telif hakkı pazarlığında, hükümet, paramız yerine özgürlüğümüzü
harcamaktadır. Özgürlük paradan daha değerlidir, bu nedenle hükümetin
özgürlüğümüzü tutumlu ve iyi bir şekilde harcaması, paramızı harcama
sorumluluğundan daha önemlidir. Hükümetler, yayıncıların çıkarlarını
toplumun özgürlüğüyle eşit tutmamalıdır.</p>

<h3>&ldquo;Denge&rdquo; değil ama &ldquo;alışveriş&rdquo;</h3>
<p>
Okuyucuların çıkarlarının yayıncıların çıkarlarıyla dengelenmesi fikri,
telif hakkı politikasının değerlendirilmesi için yanlış bir yoldur ancak
gerçekte değerlendirilmesi gereken iki çıkar vardır: <b>okuyucuların</b> iki
çıkarı. Okuyucular, yayınlanmış çalışmaların kullanılmasında kendi
özgürlüklerine ilişkin bir çıkara sahiptir; duruma bağlı olarak, belirli bir
güdü sistemi vasıtasıyla bir yayının yüreklendirilmesiyle de
ilgilenebilirler.</p>
<p>
Telif hakkının açıklamalarında, &ldquo;denge&rdquo; sözcüğü, okuyucular ile
yayıncılar arasındaki &ldquo;dengenin bozulması&rdquo; fikri için belirli
bir duruma gelmiştir. Bu nedenle, kullanıcıların iki çıkarına ilişkin olarak
&ldquo;denge&rdquo; sözcüğünün kullanılması kafa karıştırıcı olabilir. <a
href="#footnote1">[1]</a> Başka bir terim gerekiyor.</p>
<p>
Genel olarak, bir taraf, kısmen çatışan iki hedefe sahip olduğunda ve bu
hedeflerin her ikisini de tamamen sağlayamadığında, bunu &ldquo;değiş
tokuş&rdquo; olarak adlandırırız. Bu nedenle, taraflar arasında &ldquo;doğru
dengenin bozulması&rdquo;ndan konuşmak yerine, &ldquo;özgürlüğümüzü harcama
ve koruma arasında doğru alışverişin sağlanması&rdquo; lafını kullanmalıyız.</p>

<h3>İkinci hata: tek bir sonucun maksimize edilmesi</h3>
<p>
Telif hakkı politikasındaki ikinci hata, yayınlanan çalışmaların sayısının,
yalnızca artırılması değil, maksimize edilmesi hedefinin benimsenmesini
içermektedir. &ldquo;Dengenin bozulması&rdquo; kavramı, yayıncıları
okuyucularla aynı seviyeye getirmiştir; bu ikinci hata ise, yayıncıları
okuyucuların çok üstünde tutmaktadır.</p>
<p>
Bir şeyler satın aldığımızda, genelde depodaki tüm birimleri ya da en pahalı
modeli satın almayız. Bunun yerine, herhangi belirli bir maldan yalnızca
ihtiyaç duyduğumuzu alıp ve en yüksek kalite yerine yeterli kalitede bir
model seçerek, satın alacağımız diğer şeyler için para ayırırız. Azalan
getiri ilkesine göre, paramızın tamamını belirli bir ürüne harcamak,
kaynakların verimsiz harcanmasına neden olmaktadır; genelde başka bir
kullanım için bir miktar para ayırmayı tercih ederiz.</p>
<p>
Azalan getiri ilkesi, herhangi bir satın alma işlemine uygulandığı gibi
telif hakkı için de uygulanabilir. En çok vazgeçmemiz gereken özgürlükler,
en az özleyeceklerimiz olmalıdır, en büyük cesareti ise yayına
vermeliyiz. Yuvamıza daha yakın olan ek özgürlükleri verdiğimizde, her bir
feragatin, en sonuncusundan daha büyük bir fedakarlık olduğunu görürüz, bu
da, yazınsal işlemlerde daha küçük bir artış sağlar. Artış sıfır haline
gelmeden çok önce, artış fiyatına değmeyeceğini söyleyebiliriz; genel
sonucu, yayın miktarını arttırmak olan bir pazarlığı sağlarız ancak bunu da
mümkün olan en üst dereceye kadar sağlayamayız.</p>
<p>
Yayının maksimize edilmesi hedefinin kabul edilmesi, bu daha iyi ve daha
avantajlı olan tüm pazarlıkları reddetmektedir, kamunun tüm özgürlüğünü,
yalnızca biraz daha fazla yayın için, yayınlanmış çalışmaları kullanmak için
bırakması gerektiğini ifade eder.</p>

<h3>Maksimizasyon söylemi</h3>
<p>
Uygulamada, özgürlüğün maliyetinden bağımsız olarak yayının maksimize
edilmesi hedefi, kamunun yayınları kopyalamasının yasalara aykırı,
adil-olmayan ve yapısal olarak yanlış bir hareket olduğunu ifade eden yaygın
bir söylemle desteklenmektedir. Örneğin, yayıncılar, kopyalama yapan
insanları &ldquo;korsanlar&rdquo; olarak adlandırır, aslında korsan,
gemilere saldıran kimse demektir, oysa yayıncılar bu ifadeyi komşusuyla
bilgi paylaşan kimseler için kullanmaktadır. (Bu karalayıcı ifade, eskiden
yazarlar tarafından izinli olmayan baskıları yayınlamak için kanuna uygun
yollar bulan yayıncıları tanımlamak için kullanılıyordu.) Bu söylem, telif
hakkı için olan Anayasal tabanı doğrudan reddetmektedir ancak kendini,
Amerikan kanun sisteminin sorgulanmayan geleneğini temsil edecek biçimde
sunmaktadır.</p>
<p>
&ldquo;Korsan&rdquo; ifadesi tipik olarak kabul görmektedir çünkü medyanın
tüm sınırlarını kapsamaktadır, böylece az sayıda insan bu ifadenin radikal
olduğunu fark etmektedir. Etkin bir ifadedir çünkü halkın bilgi kopyalaması
temel olarak yasal olmazsa, o zaman hiçbir zaman yayıncıların, özgürlüğümüzü
teslim etmemize ilişkin istemlerine karşı çıkamayız. Başka bir deyişle,
kamu, yayıncıların, bir miktar ek güç sahibi olmamalarının niçin gerekli
olduğunu göstermeye çağırıldığında, hepimizin en önemli nedeni olan,
&ldquo;Kopyalamak istiyoruz&rdquo; derhal elenir.</p>
<p>
Yan hususların kullanılması hariç olmak üzere, bu durum, artan telif hakkı
gücüne karşı savaşmamız için hiçbir yol bırakmaz. Ayrıca günümüzdeki daha
güçlü olan telif hakkı güçlerine karşı olan tutum, yan hususları ele
almaktadır ve kopyaları yasal bir kamu değeri olarak dağıtma özgürlüğünden
sözedilmesi bile imkânsız hale gelir.</p>
<p>
Pratik bir husus olarak, maksimizasyonun hedefi, yayıncıların aşağıdaki
söylemi iddia etmelerini mümkün kılmaktadır: &ldquo;Satışlarımızı azaltmak
da belirli bir uygulama olabilir, ya da öyle olabileceğini düşündük, bu
nedenle, bu durumun yayını bilinmeyen bir miktar kadar azalttığını
varsayarız ve bu nedenle bu durum engellenmelidir.&rdquo; Şu kötü sonuca
varırız: kamunun yararı, yayıncıların satışlarıyla ölçülmektedir ve Genel
Medya için iyi olan şey, A.B.D. için de iyidir.</p>

<h3>Üçüncü hata: yayıncıların gücünün maksimuma çıkarılması</h3>
<p>
Yayıncılar, herhangi bir maliyette yayın çıktısını maksimuma çıkarma
politikasının onay görmesini sağladıktan sonra, sonraki adımları, bunun
onlara maksimum gücün verilmesini gerektirdiğini çıkarsamalarıdır, ki bunlar
telif hakkının bir çalışmanın hayal edilebilir tüm kullanımını kapsamasını
sağlamak ya da eş değer etkiyi sağlayacak &ldquo;shrink wrap&rdquo;
lisansları gibi bazı başka yasal araçları uygulamaktır.. &ldquo;Adil
kullanım&rdquo; ve &ldquo;ilk satış hakkı&rdquo;nın yürürlükten
kaldırılmasını gerektiren bu hedef, A.B.D.’nin eyaletlerinden, uluslararası
Anayasalara kadar tüm mevcut hükümet seviyelerinde uygulanmaktadır.</p>
<p>
Bu adım yanlıştır çünkü sert telif hakkı kuralları, yararlı yeni
çalışmaların oluşturulmasını engellemektedir. Örneğin, Shakespeare,
oyunlarından bazı noktaları, on yirmi yıl önce yayınlanmış diğer oyunlardan
almıştır, yani günümüzün telif hakkı kanunu o zamanlar etkin olsaydı,
Shakespeare’in oyunları yasadışı sayılmış olacaktı.</p>
<p>
En yüksek yayın oranını istemiş olsak bile, bunun kamuya maliyeti ne olursa
olsun, yayıncının gücünün maksimuma çıkarılması, bunu sağlamanın yanlış
yoludur. İlerlemeyi sağlamanın bir yolu olarak, bu, yanlış bir yoldur.</p>

<h3>Üç hatanın sonuçları</h3>
<p>
Telif hakkı yasalarındaki mevcut eğilim, yayıncılara daha uzun zaman
periyotları boyunca daha geniş haklar verme yönündedir. Hata serisinden
bozulmuş olarak çıkan telif hakkının kavramsal tabanı, hayır demek için bir
temeli genellikle sunmaz. Yasa yapan kimseler, telif hakkının kamuya hizmet
ettiğini savunurken, yayıncılara gerçekte her istediğini verirler.</p>
<p>
Örneğin, S. 483’ü (telif hakkı döneminin 20 yıla çıkarılmasını isteyen 1995
tarihli yasa tasarısı) devreye sokarken Senatör Hatch şunları söylemiştir:</p>

<blockquote><p>
İnanıyorum ki, şu anda, telif hakkının mevcut durumunun yazarların
çıkarlarını korumakta olup olmadığı sorusunu ve yayınların korunma
durumunun, yeni yayın çalışmalarının oluşturulması için yeterli bir güdü
sağlamaya devam edip etmediği sorusunu sorduğumuz bir noktadayız.
</p></blockquote>
<p>
Bu yasa tasarısı, telif hakkını, 1920’lerden beri yazılmış olan halihazırda
yayınlanmış tüm çalışmalara da uyguladı. Bu değişiklik, yayıncılara
sağlanmış bir avantajdı, kamuya bir yararı yoktu çünkü, daha önceden
yayınlanmış kitap sayısını, önceki yayınları kapsayacak şekilde artırmanın
bir yolu yoktu. Ve de halkın, günümüzde anlam kazanan bir özgürlüğü
kaybetmesine neden olmaktaydı, kamu, eski dönemlerden kalan kitapların
yeniden dağıtılması özgürlüğünü kaybetti. Üç hatadan ikincisini barındıran
&ldquo;<a href="/philosophy/words-to-avoid.html#Protection">koru</a>&rdquo;
propaganda teriminin kullanımına dikkat edin.</p>
<p>
Yasa tasarısı ayrıca henüz yazılmamış çalışmaların telif haklarını da
kapsıyordu. Kira karşılığı yapılan çalışmalar için, telif hakkı, şu anki 75
yıl yerine 95 yıl sürecekti. Teorik olarak, bu durum, yeni kitap yazma
güdüsünü artıracaktı; ancak bu fazladan güdüye ihtiyaç duyan herhangi bir
yayıncı, 2075 yılı için planlanmış bilanço föyleriyle bu iddiayı
kanıtlamalıdır.</p>
<p>
Söylememize gerek yok ki, kongre, yayıncıların iddialarını
sorgulamamaktaydı: telif hakkının kapsamını genişleten bu kanun 1998 yılında
çıkarıldı. Bu kanun, sponsorlarından biri olan ve yasa çıkarılmadan önce
ölen Sonny Bono Telif Hakkı Dönem Genişletme Hareketi olarak
adlandırıldı. Onun işlerine bakan dul eşi ise şu ifadede bulundu:</p>

<blockquote><p>
Gerçekte Sonny telif hakkının sonsuza kadar sürmesini isterdi. Ekip bana bu
gibi bir değişikliğin Anayasaya zarar vereceğini söyledi. Telif hakkı
kanunlarımızı güçlendirmek için, hepinizi benimle birlikte çalışmaya davet
ediyorum. Bildiğiniz gibi, ayrıca Jack Valenti de telif hakkının sonsuza
kadar olması gerektiğini teklif etmektedir. Belki de komite, sonraki
kongrede bu hususu ele alabilir.
</p></blockquote>
<p>
Yüksek Mahkeme, Anayasanın ilerleme hedefine hizmet eden geçmişe dönük
genişlemelere yönelik yasayı değiştirmeyi amaçlayan bir davayı dinlemeyi
kabul etti. Mahkeme hususu yargılama sorumluluğundan el çekerek yanıt verdi;
Anayasa, telif hakkı için, sadece sözde bağlılık gerektiriyor.</p>
<p>
1997’da kabul edilen başka bir kanun, yayınlanmış herhangi bir çalışmanın
yeterince fazla sayıda kopyasının hazırlanmasını, bu kopyaları kibar olmak
adına arkadaşlarınıza verseniz bile, ağır bir suç olarak kabul etti. Önceden
bu, A.B.D.’de bir suç bile değildi.</p>
<p>
Bunlardan daha da kötü olan bir kanun olan Dijital Milenyum Telif Hakkı
Hareketi (DMCA), kısıtlamaları aşmayı, hatta nasıl aşılacağına ilişkin bilgi
vermeyi suç haline getirerek (bilgisayar kullanıcılarının zaten nefret
ettiği) o zamanlar &ldquo;kopya koruması&rdquo; denileni (şimdi <a
href="/proprietary/proprietary-drm.html">DRM</a> (Dijital Kısıtlamalar
Yönetimi) adı veriliyor) geri getirmek için tasarlandı. Bu kanun,
&ldquo;Medya Şirketleri Hareketi ile Egemenlik&rdquo; olarak
adlandırılmalıydı çünkü bu kanun, yayıncılara etkin bir şekilde kendi telif
hakkı kanunlarını yazma şansını vermekteydi. Bu kanun, bir çalışmanın
kullanımında istediğiniz kısıtlamaları dayatabileceğinizi söylemektedir ve
bu kısıtlamalar, çalışmanın birtakım şifreleme özelliği ya da lisans
yöneticisi içermesi şartıyla kanunun gücünü kullanır.</p>
<p>
Bu yasa tasarısı için sunulan dayanaklardan biri, telif hakkı gücünü
artırmak için yakın zamandaki bir anlaşmayı gerçeklemesiydi. Bu anlaşma,
Dünya <a href="/philosophy/not-ipr.html">Fikri Mülkiyet</a> Örgütü
tarafından yürürlüğe konmuştu, bu örgüt, Clinton yönetiminin baskısının
yardımıyla, telif hakkı tutma ve patent tutma çıkarları için çalışmaktaydı;
çünkü anlaşma yalnızca telif hakkı gücünü artırmaktaydı ve herhangi bir
ülkedeki kamu çıkarına hizmet edip etmediği şüpheliydi. Her durumda, kanun
tasarısı, anlaşmanın gerektirdiğinin üstüne çıktı.</p>
<p>
Kütüphaneler, bu yasa tasarısına, özellikle, &ldquo;adil kullanım&rdquo;
olarak değerlendirilen kopyalama biçimlerini engelleyen konulara karşı
konulmasına ilişkin kilit kaynaktı. Yayıncılar bu duruma nasıl tepki verdi?
Eski temsilci, günümüzde Amerikan Yayıncılar Birliği için lobici olan Pat
Schroeder, yayıncıların &ldquo;[kütüphanelerin] istediği şeyle
yaşayamayacağını&ldquo; söyledi. Kütüphanelerin yalnızca mevcut durumun bir
kısmını korumak istediklerinden, yayıncıların, günümüze kadar yaşamlarını
nasıl sürdürdüklerini merak edebiliriz.</p>
<p>
Bu yasa tasarısına karşı olan benimle ve diğerleriyle yapılan bir görüşmede,
kongre üyesi Barney Frank, A.B.D. Anayasasının telif hakkına bakış açısının
nasıl önemsenmediğini gösterdi. Suçla ilgili cezalar tarafından desteklenen
yeni güçlerin acil olarak gerekli olduğunu söyledi çünkü &ldquo;film
endüstrisinden&rdquo; ve &ldquo;müzik endüstrisinden&rdquo; ve diğer
&ldquo;endüstrilerden&rdquo; korkulmaktaydı. Ona şunu sordum: &ldquo;Ama bu
kamunun çıkarına mı?&rdquo; Cevabı şöyleydi: &ldquo;Niye kamunun çıkarını
soruyorsun? Bu yaratıcı insanlar, kamunun çıkarı için kendi haklarından
vazgeçmek zorunda değiller!&rdquo; &ldquo;Endüstri&rdquo; para verip
çalıştırdığı &ldquo;yaratıcı insanlarla&rdquo; tanımlanmıştır, telif hakkı
onun yetkisi olarak değerlendirilmiştir ve Anayasa, ters yüz edilmiştir.</p>
<p>
DMCA yasası 1998 yılında çıkarıldı. Yasa çıkarıldığında, adil kullanımın
yasal olarak kalacağı söylendi ancak yayıncıların, uygulamadaki tüm
donanımları ve yazılımları yasaklamasına imkân verildi. Etkin olarak, adil
kullanım yasaklandı.</p>
<p>
Bu kanunu esas alarak, film endüstrisi DVD’lerinin okunması ve oynatılması
için özgür yazılıma ve hatta nasıl okunacaklarına ilişkin bilgiye bile
sansür uyguladı. 2001 yılının Nisan ayında, Amerikan Kayıt Endüstri
Birliği’nden (RIAA) gelen dava tehditleriyle Princeton Üniversitesindeki
Profesör Edward Felten’in gözü korkutulmuş ve profesör, kayıtlı müziğe
erişimi kısıtlamak için önerilmiş bir şifreleme sistemi hakkında
öğrendiklerini yazan bilimsel makalesini geri çekmişti.</p>
<p>
Ayrıca okurların geleneksel özgürlüklerinin birçoğunu alan e-kitapları
piyasada görmeye başladık, örneğin arkadaşınıza kitabınızı ödünç verme
özgürlüğü, kitabınızı kullanılmış kitap satılan yerlere satma özgürlüğü,
kütüphaneden kitap alma özgürlüğü, ortak bir veri bankasına adınızı
vermeksizin kitap satın alabilme özgürlüğü ve hatta kitabı iki defa okuma
özgürlüğü. Şifreli e-kitaplar, genel olarak bu etkinliklerin tümünü
kısıtlamaktadır, bu kitapları yalnızca sizleri kısıtlamak için tasarımlanmış
özel gizli yazılımlar ile okuyabilirsiniz.</p>
<p>
Bu şifreli, kısıtlanmış e-kitaplardan hiçbir zaman almayacağım ve umarım ki
siz de almazsınız. Bir e-kitap size geleneksel bir kağıt kitapla aynı
özgürlüğü sunmuyorsa, o kitabı kabul etmeyin!</p>
<p>
Kısıtlanmış e-kitapları okuyabilen yazılımı bağımsız olarak yayan herhangi
bir kimse aleyhinde dava açılabilir. Rus bir programcı olan Dmitry Sklyarov,
2001 yılında bir konferansta konuşmak için A.B.D.’de bulunduğu bir sırada
tutuklandı çünkü Rusya’da bu gibi bir program yazmıştı ve Rusya’da böyle bir
programın yazılması kanunlara aykırı değildi. Şimdi Rusya da bu tip
yazılımları yasaklamak için bir kanun hazırlamaktadır ve Avrupa Birliği
yakın zamanda bu gibi bir kanunu kabul etmiştir.</p>
<p>
Geniş bir pazara sahip olan e-kitaplar şimdiye kadar ticari bir
başarısızlığa imza atmıştır ama bunun nedeni okurların özgürlüklerini
korumak istemeleri değildir; bu durum başka nedenlere bağlıdır, örneğin,
bilgisayar ekranlarından kitap okumanın rahat olmaması gibi. Uzun vadede bu
mutlu durumun bizi korumasını bekleyemeyiz; e-kitapların gelişmesine
yardımcı olmak için sıradaki adım &ldquo;elektronik kağıdın&rdquo;
kullanılması olacaktır, elektronik kağıt, şifreli ve kısıtlandırılmış bir
e-kitabın içine indirilebildiği kitap benzeri bir nesnedir. Bu kağıt-benzeri
yüzey, günümüzün ekranlarından daha çekici olursa, o zaman özgürlüğümüzü
korumak için savaşmak zorunda kalacağız. Bu arada, e-kitaplar, girişimlerine
devam etmektedir: NYU ve diğer diş hekimliği ile ilgili okullar,
öğrencilerden, okul kitapları olarak kısıtlanmış e-kitapların satın
alınmasını istemektedir.</p>
<p>
Medya firmaları henüz tatmin olmamıştır. 2001 yılında, Disney-finansmanlı
Senatör Hollings, &ldquo;Güvenlik Sistem Standardı ve Sertifikasyon
Hareketi&rdquo; (SSSCA)<a href="#footnote2">[2]</a> olarak adlandırılan bir
yasa tasarısını önermiştir, bu yasa tasarısı, tüm bilgisayarların (ve diğer
dijital kayıt ve playback cihazlarının) hükümet yönetiminde kopya kısıtlama
sistemlerine sahip olmasını gerektirmektedir. Bu, onların nihai hedefleridir
ama ajandalarındaki ilk madde, dijital HDTV’yi oynatabilen her türlü
cihazın, bu cihazlar insanlar tarafından &ldquo;kurcalanabilen&rdquo; (başka
bir deyişle, kendi amaçlarına göre değiştirilebilen) bir şekilde
tasarlanmışsa, engellenmesidir. Özgür yazılım kullanıcıların
değiştirebildiği bir yazılım olduğu için, ilk defa burada, özgür yazılımı
belirli bir iş için açık bir şekilde yasaklayan önerilmiş bir kanunla karşı
karşıyayız. Diğer işlerin yasaklanması da kesin bir şekilde bunu takip
edecektir. FCC bu kuralı benimserse, GNU Radyo gibi mevcut özgür yazılımlar
sansürlenecektir.</p>
<p>
Bu yasa tasarılarının ve kuralların engellenmesi politik eylemleri
gerektirmektedir.<a href="#footnote3">[3]</a></p>

<h3>Doğru pazarlığın sağlanması</h3>
<p>
Telif hakkı politikasına karar vermek için doğru yol nedir? Telif hakkı kamu
adına yapılan bir pazarlıksa, kamu çıkarını her şeyin üstünde
tutmalıdır. Kamunun özgürlüğünü satarken hükümetin görevi, yalnızca satması
gereken şeyi satmak ve bunu, mümkün olduğunca pahalıya satmaktır. En
azından, karşılaştırılabilir bir yayın seviyesi sağlarken, telif hakkını
mümkün olduğunca törpülemeliyiz.</p>
<p>
İnşaat projelerinde olduğu gibi, rekabete dayanan fiyat teklifiyle
özgürlükteki bu en düşük fiyatı bulamayacağımız durumda, bunu nasıl
bulabiliriz?</p>
<p>
Mümkün olan bir yöntem, telif hakkı ayrıcalıklarını adım adım azaltmak ve
sonuçları gözlemlemektir. Yayında ölçülebilir bir düşüş varsa ve bunların ne
zaman ortaya çıktığını görerek, kamunun çıkarları doğrultusunda , ne kadar
telif hakkı gücünün gerçekten de gerekli olduğunu öğreneceğiz. Bunu,
yayıncıların söyledikleriyle değil, gerçek gözlemle değerlendirebiliriz
çünkü yayıncılar, güçleri herhangi bir şekilde azaldığında, abartılı kötü
kader tahminleri yapma eğilimine sahiptir.</p>
<p>
Telif hakkı politikası, birbirinden bağımsız çok boyutlu bir meseledir. Bir
tane politika boyutu için gerekli minimumu bulduktan sonra, gerekli yayın
seviyesini korurken, telif hakkının diğer boyutlarının azaltılması hâlâ
mümkün olabilir.</p>
<p>
Telif hakkının önemli bir boyutu da telif hakkının süresidir, şu anda bu
süre genel olarak yüz yıl seviyesindedir. Tekelin on yıla düşürülmesi ve
çalışmanın yayınlandığı tarihten itibaren başlanması iyi bir ilk adım
olacaktır. Telif hakkının, türemiş çalışmaların hazırlanmasını kapsayan
başka bir yönü daha uzun bir dönem boyunca sürebilir.</p>
<p>
Niçin yayın tarihinden itibaren saymaya başlanıyor? Çünkü yayınlanmamış
çalışmalar üzerindeki telif hakkı, okurların özgürlüğünü doğrudan
kısıtlamamaktadır; kopyalarına sahip olmadığımız bir çalışmayı kopyalamamız
konusunda özgür olup olmamamız tartışma konusudur. Bu nedenle, yazarlara,
bir çalışmanın yayınlanması için daha uzun bir süre ayırmak zarar verici
değildir. Yazarlar (genelde yayından önce telif hakkına sahiptirler) telif
hakkı vadesinin sonunu ötelemek için yayının gecikmesini nadiren tercih
edecektir.</p>
<p>
Niçin on yıl? Çünkü bu güvenli bir öneridir; pratik temelde,  bu
indirgemenin günümüzde genel uygulanabilirliği üzerinde küçük bir etkisinin
olacağına inanabiliriz. Birçok yayın tipinde ve türde, başarılı çalışmalar,
yalnızca birkaç yılda çok kârlıdır ve başarılı çalışmalar bile, on yıldan
önce baskıdan kalkmaktadır. yararlı ömrü on yıllarca olabilen referans
çalışmalar için bile, on yıllık telif hakkı yeterli olmalıdır: güncellenmiş
baskılar düzenli olarak yayınlanmaktadır ve birçok okur, on yaşındaki temel
sürümü kopyalamak yerine telif hakkı olan mevcut baskıyı satın almayı tercih
edecektir.</p>
<p>
On yıl yine de gerekli olandan daha uzun olabilir; olaylar bir kere
istikrara ulaştığında, sistemi ayarlamak için ek bir indirgemeye gitmeye
çalışabiliriz. Bir kitap fuarındaki telif hakları konulu bir panelde Edebi
bir anlaşmada telif hakkı üzerine bir panelde, on yıllık bir dönemi teklif
ettiğimde, yanımda oturan bir ünlü fantastik roman yazarı beş yılın
üstündeki herhangi bir şeyin tahammül edilemeyen bir şey olduğunu söyleyerek
öfkeli bir şekilde karşı çıkmıştı.</p>
<p>
Ancak aynı zaman aralığını tüm çalışma tiplerine uygulamamız gerekmez. En
ileri düzeyde telif hakkı politikası tekbiçimliliğinin sağlanması, kamunun
çıkarı için çok önemli değildir ve telif hakkı kanunu, halihazırda özel
kullanımlar ve yayın tipleri için birçok özel duruma sahiptir. Her karayolu
projesi için, ülkenin en pahalı bölgelerindeki en zor projeler için gerekli
olan oranların ödenmesi aptalcadır; aynı şekilde, tüm sanat tipleri için
herhangi bir tip için gerekli bulduğumuz özgürlükteki en yüksek fiyatla
&ldquo;ödeme yapılması&rdquo; da benzer şekilde aptalcadır.</p>
<p>
Bu nedenle, romanlar, sözlükler, bilgisayar programları, şarkılar,
senfoniler ve filmler farklı telif hakkı sürelerine sahip olmalıdır, böylece
her bir iş tipi için gerekli olan süreyi, bu gibi birçok çalışmanın
yayınlanması için gerekli olan süreye indirebiliriz. Belki de bir saatten
uzun süren filmlerin telif hakkı süresi yirmi-yıl olabilir çünkü bu
filmlerin üretilmesinin yüksek bir maliyeti vardır. Kendi alanımda, yani
bilgisayar programlamasında, üç yıl yeterlidir çünkü ürün çevrimleri bu
süreden bile kısadır.</p>
<p>
Telif hakkı politikasının başka bir boyutu adil kullanımdır: bu, yayınlanmış
bir çalışmanın tamamının ya da bir kısmının, telif hakkının olmasına rağmen,
yasal olarak izin verilen bir şekilde yeniden çoğaltılmasının bazı
yollarıdır. Telif hakkı gücünün bu boyutunun azaltılmasında doğal ilk adım,
özel küçük miktarlardaki çalışmanın, ticari ilişki içinde olmayan bireyler
arasında kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin vermektir. Bu, telif hakkı
polisinin insanların özel hayatlarına girmesini önler ancak bu, yayınlanan
çalışmaların satışları üzerinde muhtemelen az etkiye sahip
olacaktır. (Shrink-wrap lisanslarının bu gibi kopyalamanın kısıtlanmasında
telif hakkının yerine geçmesi için kullanılamamasını sağlamak için başka
yasal adımların atılması gerekli olabilir.) Napster’da olan tecrübeler
göstermektedir ki, ticari olmayan birebir yeniden dağıtımın halka
sunulmasına da izin vermeliyiz, halkın büyük bir çoğunluğu kopyalamak ve
paylaşmak isterken ve bu çalışmaları yararlı bulurken, yalnızca acımasız
önlemler bunları durduracaktır ve kamu, istediği şeyi almayı hak etmektedir.</p>
<p>
Romanlar ve genel olarak eğlence için kullanılan çalışmalar için, ticari
olmayan birebir yeniden dağıtım, okuyucular için yeterli özgürlük
sağlayabilir. Fonksiyonel amaçlar için (işleri yaptırmak için) kullanılmakta
olan bilgisayar programları, gelişmiş bir sürümün yayınlanmasına ilişkin
özgürlüğü içererek bunun ötesinde ek özgürlükleri gerektirmektedir. Yazılım
kullanıcılarının sahip olması gereken özgürlüklerin açıklaması için, bu
kitaptaki &ldquo;Özgür Yazılım Tanımına&rdquo; bakınız. Ancak programın
yayınlanmasından itibaren yalnızca iki ya da üç yıllık bir gecikmeden sonra
bu özgürlüklerin evrensel olarak mevcut olması için bu, kabul edilebilir bir
uzlaşmadır.</p>
<p>
Bu gibi değişiklikler, telif haklarını, kamunun bu içerikleri kopyalamak
için dijital teknolojiyi kullanılması isteğiyle aynı çizgiye
getirir. Yayıncılar hiç şüphesiz ki bu önerileri &ldquo;dengesiz&rdquo;
bulacaktır; yayıncılar, insanları bilyelerini alıp eve gitmekle tehdit
edebilir ancak bunu gerçekten de yapmazlar, çünkü oyun yine de kârlıdır ve
bu, mevcut tek oyundur.</p>
<p>
Telif hakkı gücündeki indirgemeleri değerlendirdiğimizde, medya
firmalarının, bunu, son kullanıcı lisans anlaşmalarıyla değiştirmediğinden
emin olmalıyız. Telif haklarının ötesine geçen, kopyalama üzerinde kısıtlama
uygulamak için sözleşmelerin kullanılmasının engellenmesi gereklidir. Geniş
pazarlı sektörler için bu tip tartışılmamış kısıtlamalar A.B.D. hukuk
sisteminin standart bir parçası olmayı gerektirebilir.</p>

<h3>Kişisel bir not</h3>
<p>
Ben resmi olarak bir bilim adamı değil, bir yazılım tasarımcısıyım. Telif
hakkı konularıyla aşina oldum çünkü İnternet dünyasında bunlardan kaçmanın
yolu yoktur. Otuz yıldır bilgisayar ve İnternet kullanan biri olarak,
kaybetmiş olduğum ve ileride kaybedebileceğim özgürlüklere değer
veriyorum. Bir yazar olarak, genelde yayıncılar tarafından yazarların telif
hakkı gücünü, ki daha sonra yazar tarafından yayıncılara devredilmektedir,
arttırmak için yazarlara atfedilmiş olan yarı ilahi <a
href="words-to-avoid.html#Creator">yaratıcı</a> romantik esrarı
reddedebilirim.</p>
<p>
Bu yazının çoğunluğu, kontrol edebileceğiniz gerçeklerden ve nedenlerden ve
üzerinde kendi fikirlerinizi oluşturabileceğiniz tekliflerden
oluşmaktadır. Ancak sizden yalnızca tek bir şeyi kabul etmenizi istiyorum:
benim gibi yazarlar sizin üzerinizde özel bir gücü hak etmiyor. Yazmış
olduğum yazılım ya da kitaplar için beni ödüllendirmek isterseniz, teşekkür
olarak bir çek kabul edebilirim, ama lütfen özgürlüğünüzü teslim etmeyin.</p>

<h4>Dipnotlar</h4>
<ol>
<li>
<a id="footnote1"></a>&ldquo;Sağlıklı karar almakla ağırlığı dengeleme
arasındaki karşılaştırmanın düşünüş şeklimizi nasıl sağlıksız bir şekilde
sınırladığına&rdquo; ilişkin bir inceleme için Julian Sanchez’in <a
href="http://www.juliansanchez.com/2011/02/04/the-trouble-with-balance-metaphors/">&ldquo;&lsquo;Denge&rsquo;
Metaforlarının Sorunu&rdquo;</a> yazısına bakabilirsiniz.</li>
<li>
<a id="footnote2"></a>Telaffuz edilemeyen CBDTPA olarak adı
değiştirilmiştir, &ldquo;Tüket Ama Hiçbirşey Programlamaya
Çalışma'nın&rdquo; (Consume, But Don’t Try Programming Anything) kısaltması
olarak akılda tutulabilir ancak aslında &ldquo;Tüketici Geniş Bant ve
Dijital Televizyon Promosyon Hareketinin&rdquo; kısaltmasıdır.</li>
<li>
<a id="footnote3"></a>Yardım etmek isterseniz, <a
href="http://defectivebydesign.org">DefectiveByDesign.org</a>, <a
href="http://publicknowledge.org">publicknowledge.org</a> ve <a
href="http://www.eff.org">www.eff.org</a>.</li>
</ol>

<hr />
<blockquote id="fsfs"><p>Bu yazı <a
href="http://shop.fsf.org/product/free-software-free-society/"><cite>Özgür
Yazılım, Özgür Toplum: Richard M. Stallman Seçilmiş Yazıları</cite></a>
kitabında yayınlanmıştır.</p></blockquote>

<div class="translators-notes">

<!--TRANSLATORS: Use space (SPC) as msgstr if you don't have notes.-->
 </div>
</div>

<!-- for id="content", starts in the include above -->
<!--#include virtual="/server/footer.tr.html" -->
<div id="footer">
<div class="unprintable">

<p>Lütfen FSF ve GNU ile ilgili sorularınızı <a
href="mailto:gnu@gnu.org">&lt;gnu@gnu.org&gt;</a> adresine iletin. FSF ile
iletişim kurmanın <a href="/contact/">başka yolları</a> da vardır. Lütfen
çalışmayan bağlantıları ve başka düzeltmeleri veya önerilerinizi <a
href="mailto:webmasters@gnu.org">&lt;webmasters@gnu.org&gt;</a> adresine
gönderin.</p>

<p>
<!-- TRANSLATORS: Ignore the original text in this paragraph,
        replace it with the translation of these two:

        We work hard and do our best to provide accurate, good quality
        translations.  However, we are not exempt from imperfection.
        Please send your comments and general suggestions in this regard
        to <a href="mailto:web-translators@gnu.org">

        &lt;web-translators@gnu.org&gt;</a>.</p>

        <p>For information on coordinating and submitting translations of
        our web pages, see <a
        href="/server/standards/README.translations.html">Translations
        README</a>. -->
Çevirilerimizde bulmuş olabileceğiniz hataları, aklınızdaki soru ve
önerilerinizi lütfen <a
href="mailto:web-translators@gnu.org">bize&nbsp;bildirin</a>.</p><p>Bu
yazının çeviri düzenlemesi ve sunuşu ile ilgili bilgi için lütfen <a
href="/server/standards/README.translations.html">Çeviriler BENİOKU</a>
sayfasına bakın. Bu sayfanın ve diğer tüm sayfaların Türkçe çevirileri
gönüllüler tarafından yapılmaktadır; Türkçe niteliği yüksek bir <a
href="/home.html">www.gnu.org</a> için bize yardımcı olmak istiyorsanız, <a
href="https://savannah.gnu.org/projects/www-tr">çalışma&nbsp;sayfamızı</a>
ziyaret edebilirsiniz.</p>
</div>

<!-- Regarding copyright, in general, standalone pages (as opposed to
     files generated as part of manuals) on the GNU web server should
     be under CC BY-ND 4.0.  Please do NOT change or remove this
     without talking with the webmasters or licensing team first.
     Please make sure the copyright date is consistent with the
     document.  For web pages, it is ok to list just the latest year the
     document was modified, or published.
     
     If you wish to list earlier years, that is ok too.
     Either "2001, 2002, 2003" or "2001-2003" are ok for specifying
     years, as long as each year in the range is in fact a copyrightable
     year, i.e., a year in which the document was published (including
     being publicly visible on the web or in a revision control system).
     
     There is more detail about copyright years in the GNU Maintainers
     Information document, www.gnu.org/prep/maintain. -->
<p>Copyright &copy; 2002, 2003, 2007, 2015, 2016, 2018, 2020 Free Software
Foundation, Inc.</p>

<p>Bu sayfa <a rel="license"
href="http://creativecommons.org/licenses/by-nd/4.0/deed.tr">Creative
Commons Alıntı-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı</a> altında
lisanslanmıştır.</p>

<!--#include virtual="/server/bottom-notes.tr.html" -->
<div class="translators-credits">

<!--TRANSLATORS: Use space (SPC) as msgstr if you don't want credits.-->
<p><strong>Çeviriye katkıda bulunanlar:</strong></p>
<ul>
<li>T. E. Kalaycı, 2009, 2019.</li>
<li>Çiğdem Özşar, 2009.</li>
<li>Birkan Sarıfakıoğlu, 2009.</li>
<li>Serkan Çapkan, 2009.</li>
<li>İzlem Gözükeleş, 2009.</li>
</ul></div>

<p class="unprintable"><!-- timestamp start -->
Son Güncelleme:

$Date: 2021/02/27 07:01:46 $

<!-- timestamp end -->
</p>
</div>
</div>
<!-- for class="inner", starts in the banner include -->
</body>
</html>