summaryrefslogtreecommitdiff
path: root/talermerchantdemos/blog/articles/tr/shouldbefree.html
blob: 5f285cae033ef4158464370f5639cfa727eb72af (plain)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
303
304
305
306
307
308
309
310
311
312
313
314
315
316
317
318
319
320
321
322
323
324
325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
346
347
348
349
350
351
352
353
354
355
356
357
358
359
360
361
362
363
364
365
366
367
368
369
370
371
372
373
374
375
376
377
378
379
380
381
382
383
384
385
386
387
388
389
390
391
392
393
394
395
396
397
398
399
400
401
402
403
404
405
406
407
408
409
410
411
412
413
414
415
416
417
418
419
420
421
422
423
424
425
426
427
428
429
430
431
432
433
434
435
436
437
438
439
440
441
442
443
444
445
446
447
448
449
450
451
452
453
454
455
456
457
458
459
460
461
462
463
464
465
466
467
468
469
470
471
472
473
474
475
476
477
478
479
480
481
482
483
484
485
486
487
488
489
490
491
492
493
494
495
496
497
498
499
500
501
502
503
504
505
506
507
508
509
510
511
512
513
514
515
516
517
518
519
520
521
522
523
524
525
526
527
528
529
530
531
532
533
534
535
536
537
538
539
540
541
542
543
544
545
546
547
548
549
550
551
552
553
554
555
556
557
558
559
560
561
562
563
564
565
566
567
568
569
570
571
572
573
574
575
576
577
578
579
580
581
582
583
584
585
586
587
588
589
590
591
592
593
594
595
596
597
598
599
600
601
602
603
604
605
606
607
608
609
610
611
612
613
614
615
616
617
618
619
620
621
622
623
624
625
626
627
628
629
630
631
632
633
634
635
636
637
638
639
640
641
642
643
644
645
646
647
648
649
650
651
652
653
654
655
656
657
658
659
660
661
662
663
664
665
666
667
668
669
670
671
672
673
674
675
676
677
678
679
680
681
682
683
684
685
686
687
688
689
690
691
692
693
694
695
696
697
698
699
700
701
702
703
704
705
706
707
708
709
710
711
712
713
714
715
716
717
718
719
720
721
722
723
724
725
726
727
728
729
730
731
732
733
734
735
736
737
738
739
740
741
742
743
744
745
746
747
748
749
750
751
752
753
754
755
756
757
758
759
760
761
762
763
764
765
766
767
768
769
770
771
772
773
774
775
776
777
778
779
780
781
782
783
784
785
786
787
788
789
790
791
792
793
794
795
796
797
798
799
800
801
802
803
804
805
806
807
808
809
810
811
812
813
814
815
816
817
818
819
820
821
822
823
824
825
826
827
828
829
830
831
832
833
834
835
836
837
838
839
840
841
842
843
844
845
846
847
848
849
850
851
852
853
854
855
856
857
858
859
860
861
862
863
864
865
866
867
868
869
870
871
872
873
874
875
876
877
878
879
880
881
882
883
884
885
886
887
888
889
890
891
892
893
894
895
896
897
898
899
900
901
902
903
904
905
906
907
908
909
910
911
912
913
914
915
916
917
918
919
920
921
922
923
924
925
926
927
928
929
930
931
<!--#set var="ENGLISH_PAGE" value="/philosophy/shouldbefree.en.html" -->

<!--#include virtual="/server/header.tr.html" -->
<!-- Parent-Version: 1.86 -->

<!-- This file is automatically generated by GNUnited Nations! -->
<title>Yazılım Niçin Özgür Olmalıdır - GNU Projesi - Özgür Yazılım Vakfı</title>

<!--#include virtual="/philosophy/po/shouldbefree.translist" -->
<!--#include virtual="/server/banner.tr.html" -->
<h2>Yazılım Niçin Özgür Olmalıdır</h2>

<p>
yazan <a href="http://www.stallman.org/"><strong>Richard
Stallman</strong></a></p>
<h3 id="introduction">Giriş</h3>
<p>
Yazılımın varlığı, kullanımına ilişkin kararların nasıl verilmesi gerektiği
sorusunu gündeme getirmektedir. Örneğin, bir programın kopyasına sahip bir
bireyin, kopya isteyen başka bir bireyle karşılaştığını varsayalım. Bu
bireylerin programı kopyalaması mümkündür; bunun gerçekleşip
gerçekleşmeyeceğine kim karar vermelidir? İlgili bireyler mi? Ya da “sahip”
olarak adlandırılan başka bir taraf mı?</p>
<p>
   Yazılım geliştiricileri, tipik olarak bu soruları, cevaba ilişkin ölçüti,
geliştiricilerin kârını maksimuma çıkarma varsayımına bağlı olarak
değerlendirmektedir. İşin politik gücü, hükümetin hem bu ölçütleri hem de
geliştiriciler tarafından önerilen cevabı benimsemesine neden olmuştur:
programın, tipik olarak geliştirilmesinde bulunan bir şirket olan bir sahibi
vardır.</p>
<p>
   Aynı soruyu farklı bir ölçüt kullanarak değerlendirmek istiyorum: genel
olarak toplumun refahı ve özgürlüğünü göz önünde bulundurarak.</p>
<p>
   Bu yanıt, mevcut kanun tarafından belirlenemez, kanun, etiğe uymalıdır,
bunun tersi olmamalıdır. Olası yanıtları sunabilmesine rağmen, mevcut
uygulama bu sorunun cevabını vermez. yanıtlandırmanın tek yolu, yazılım
sahibinin tanımlanması ile kimlerin zarar gördüğü, zararın niçin ve ne kadar
olduğu ve kime yardım ettiğinin görülmesidir. Başka bir deyişle, ürünlerin
üretilmesi kadar, bir bütün olarak toplum tarafında tam anlamıyla özgürlüğü
de dikkate alarak bir maliyet-kâr analizi gerçekleştirmeliyiz.</p>
<p>
   Bu yazıda, sahipliğin var olmasının etkilerini açıklayacak ve sonuçların
zararlı olduğunu göstereceğim. Vardığım sonuç, programcıların, yazmış
olduğumuz yazılımı, paylaşma, yeniden dağıtma, üzerinde çalışma ve
geliştirme konusunda yüreklendirme görevine sahip olduğudur: başka bir
deyişle, <a href="/philosophy/free-sw.html">özgür yazılım</a> yazma
konusunda insanları yüreklendirmek görevimizdir.<a href="#f1">(1)</a></p>

<h3 id="owner-justification">Yazılım Sahipleri Güçlerini Nasıl Haklı Gösterir</h3>
<p>
   Programların mülkiyet altında olduğu mevcut sistemden faydalananlar,
programları sahiplenme isteklerini desteklemek için iki sav sunar: duygusal
sav ve ekonomik sav.</p>
<p>
   Duygusal sav şu şekildedir: &ldquo;Alın terimi, kalbimi, ruhumu bu programa
koydum. Bu program <em>ben</em>den gelmektedir, bu program
<em>benim</em>dir!&rdquo;</p>
<p>
   Bu savın yanlış olduğunun kanıtlanması gerekmez. Bağlılık duygusu,
kendilerine uygun olduğunda programcıların kazandığı bir duygudur;
kaçınılmaz bir duygu değildir. Örneğin, aynı programcıların, bir maaş
karşılığında yazılımlarının tüm haklarını büyük bir firmaya devrettiği
durumu düşünelim; duygusal bağlılık esrarengiz bir şekilde ortadan
kaybolur. Bunun zıttı olarak, çalışmalarına imzalarını bile atmayan ortaçağ
zamanlarının büyük sanatçılarını ve zanaatçılarını düşünelim. Onlara göre,
sanatçının adı önemli değildi. Önemli olan çalışmanın yapılması, ve hizmet
edeceği amaçtı. Bu görüş, yüzlerce yıl hüküm sürdü.</p>
<p>
   Ekonomik sav şu şekildedir: &ldquo;Zengin olmak istiyorum (genellikle
&ldquo;ekmeğini kazanmak&rdquo; ifadesiyle karıştırılmaktadır) ve
programlama yaparak zengin olmama izin vermezseniz, o zaman programlama
yapmayacağım. Herkes benim gibidir, bu nedenle, hiç kimse program
yapmayacaktır. Ve o zaman elinizde hiçbir program olmayacak!&rdquo; Bu
tehdit, genellikle arkadaşça bir tavsiye altında gizlenmektedir.</p>
<p>
   Daha sonra bu tehdidin niçin bir blöf olduğunu açıklayacağım. İlk olarak,
savın başka bir biçiminde  görülebilir olan bir kapalı varsayıma işaret
etmek istiyorum.</p>
<p>
   Bu ifade etme, hiçbir programın olmadığı durumla özel mülk bir programın
sosyal yararının karşılaştırılmasıyla başlar ve daha sonra bir bütün olarak
özel mülk yazılım gelişiminin yararlı olduğu ve cesaretlendirilmesi
gerektiği sonucuna varır. Buradaki yanlış mantık, iki sonucun, özel mülk
yazılımın olması durumu ile hiçbir yazılımın olmaması durumu,
karşılaştırılmasındadır ve başka hiçbir olasılığın olmadığı
varsayılmaktadır.</p>
<p>
   Yazılım telif hakkı sistemi söz konusu olduğunda, yazılım gelişimi
genellikle yazılımın kullanımını kontrol eden bir sahibin varlığıyla
ilişkilidir. Bu ilişki var olduğu sürece, her zaman özel mülk yazılımın var
olması ya da hiçbir yazılımın var olmaması seçeneğiyle karşı karşıya
kalırız. Ancak, bu ilişki yapısal ya da önlenemeyen bir ilişki değildir; bu,
sorgulamakta olduğumuz özel sosyal/yasal kararın bir sonucudur: bu, yazılım
sahipliğinin olup olmaması kararıdır. Özel mülk yazılımın var olması -
hiçbir yazılımın var olmaması arasındaki tercihin formülize edilmesi,
sorgulanmayı gerektirmektedir.</p>

<h3 id="against-having-owners">Sahiplerin Olmasına Karşı Sav</h3>
<p>
   Şu anda soru şudur: &ldquo;Yazılımın gelişimi, kullanımının kısıtlanması
amacıyla sahiplerinin olmasıyla ilişkilendirilmeli midir?&rdquo;</p>
<p>
   Buna karar vermek için, bu iki eylemin her birinin toplum üzerindeki
etkisini birbirinden bağımsız olarak değerlendirmemiz gerekir: yazılımın
geliştirilmesinin etkisi (dağıtım terimlerinden bağımsız olarak) ve
kullanımının sınırlanmasının etkisi (yazılımın geliştirilmiş olduğu
varsayılarak). Bu eylemlerden biri yararlı ve diğeri de zararlı ise, o zaman
ilişkiyi bırakmamız ve yalnızca yararlı olan eylemi gerçekleştirmemiz daha
iyidir.</p>
<p>
   Bu durumu farklı bir şekilde ortaya koyarsak, halihazırda geliştirilmiş olan
bir programın dağıtılmasının kısıtlanması toplum için zararlı ise, o zaman
etik bir yazılım geliştiricisi, bu seçeneği reddedecektir.</p>
<p>
   Paylaşmanın kısıtlanmasının etkisini belirlemek için, kısıtlı (başka bir
deyişle, özel mülk) bir programın toplum için değerini, aynı programın
herkes için ulaşılabilir olduğu durumdaki değeriyle karşılaştırmamız
gerekir. Bu, iki dünyanın karşılaştırılması anlamına gelmektedir.</p>
<p>
   Bu çözümleme, ayrıca şu şekilde yapılan basit karşı savı da
yanıtlamaktadır. “komşuya programın bir kopyasının verilmesinin yararı,
programın sahibine verilen zarar nedeniyle yok olmaktadır.” Bu karşı sav,
zararın ve faydanın eşit büyüklükte olduğunu varsaymaktadır. Çözümleme, iki
büyüklüğün karşılaştırılmasını içermektedir ve faydanın daha büyük olduğunu
göstermektedir.</p>
<p>
   Bu savı açıklığa kavuşturmak için, bu savı başka bir alana uygulayalım: yol
inşaatı.</p>
<p>
   Bütün yolların finansmanı geçiş ücretleriyle sağlanabilir. Bu, tüm cadde
köşelerinde geçiş ücreti stantlarının olmasını gerektirecektir. Bu gibi bir
sistem, yolları iyileştirmek için büyük bir istenç sağlayacaktır. Ayrıca
herhangi belirli bir yolun kullanıcılarının söz konusu yol için ödeme
yapmasına neden olacaktır. Ancak, geçiş ücreti standı, düzgün bir biçimde
araba sürülmesine ilişkin yapay bir engeldir, yapaydır çünkü yolların ya da
arabaların nasıl çalıştığının bir sonucu değildir.</p>
<p>
   Yararları açısından ücretli ve ücretsiz yolları karşılaştırırsak, geçiş
ücreti stantlarına sahip olmayan yolların inşaatının ve çalıştırılmasının
daha ucuz olduğunu, daha güvenli ve kullanımının daha etkin olduğunu
görürüz<a href="#f2">(2)</a>. Fakir bir ülkede, geçiş ücretleri, yolları
birçok vatandaş için daha elverişsiz hale getirmektedir. Bu nedenle, geçiş
ücreti standı olmayan yollar, topluma daha düşük maliyette daha fazla fayda
sunmaktadır; toplum için daha çok tercih edilmektedir. Bu nedenle toplumun,
yolların finansmanını geçiş ücreti stantları yerine başka bir şekilde
sağlaması gereklidir. Bir kere inşaa edildikten sonra, yolların kullanımı
ücretsiz olmalıdır.</p>
<p>
   Geçiş ücreti stantlarının savunucuları finansmanın sağlanması için <em>tek
yol</em> olarak bu stantları önerdiklerinde, mevcut tercih olanaklarını
bozarlar. Geçiş ücreti stantları finansman sağlamaktadır ancak başka bir
şeyi daha yapmaktadır: aslında, yolun kalitesini bozmaktadır. Geçiş ücretli
yol, ücretsiz (özgür) yol kadar iyi değildir; bu, ücretsiz yolların yerine
geçiş ücretli yolların geçeceği anlamına geliyorsa, daha iyi ya da teknik
olarak üstün yolların iyi bir sonuç vermeyebileceğini gösterir.</p>
<p>
   Tabi ki, ücretsiz bir yolun inşaatının da maliyeti vardır ve bu maliyeti,
kamunun bir şekilde ödemesi şarttır. Ancak, bu, geçiş ücreti stantlarının
önlenemez olduğu anlamına gelmez. Her iki durumda da ücret ödemesi gereken
bizler için, ücretsiz bir yolun satın alınması paramızın daha iyi
değerlendirilmesini sağlayacaktır.</p>
<p>
   Geçiş ücreti olan bir yolun, hiç yolun olmamasından daha kötü olduğunu
söylemiyorum. Bu, geçiş ücretinin hiç kimsenin yolu kullanamayacağı kadar
yüksek olduğu durumda geçerli olurdu, ancak bu, bir geçiş ücreti toplayıcısı
için muhtemel olmayan bir politikadır. Ancak, geçiş ücreti stantları önemli
harcama ve elverişsizliğe neden olduğu sürece, finansmanın daha az
engelleyici bir biçimde sağlanması daha iyidir.</p>
<p>
   Yazılım gelişimine aynı savı uygulayarak, şimdi yararlı yazılım programları
için “geçiş ücreti stantlarının” olmasının topluma pahalıya mal olduğunu
göstereceğim: programların oluşturulmasının daha pahalıya mal olmasına,
ortaya çıkan ürünün daha pahalı olmasına ve kullanımının daha az tatmin
edici ve daha verimsiz olmasına neden olmaktadır. Bunu, program yapısının
başka bir şekilde desteklenmesi gerektiği sonucu izleyecektir. Daha sonra,
yazılım gelişiminin desteklenmesi ve (gerçekte gerekli olduğu dereceye
kadar) finanse edilmesi için başka yöntemleri açıklamaya devam edeceğim.</p>

<h4 id="harm-done">Yazılımın Engellenmesi ile Verilen Zarar</h4>
<p>
   Bir an için bir programın geliştirilmiş olduğunu ve gelişimi için her türlü
gerekli bedelin ödendiğini düşünün; şimdi toplum, programı özel mülk yapmak
ya da özgür paylaşım ve kullanım için izin vermek arasında bir tercih
yapmalıdır. Programın varlığı ve ulaşılabilirliği istenen bir şeydir.<a
href="#f3">(3)</a></p>
<p>
   Programın dağıtımı ve değiştirilmesi üzerindeki sınırlamalar kullanımını
kolaylaştıramaz. Bu sınırlamalar yalnızca zarar vericidir. Bu nedenle
etkileri yalnızca olumsuz olabilir. Ancak ne kadar? Ve ne çeşit?</p>
<p>
   Bu gibi bir engellemeden dolayı üç farklı maddi zarar seviyesi vardır:</p>

<ul>
<li>Daha az sayıda insan programı kullanmaktadır.</li>

<li>Kullanıcıların hiçbiri programı uyarlayamaz ya da onaramaz.</li>

<li>Diğer geliştiriciler programdan bir şeyler öğrenemez ya da yeni çalışmalar
için programı temel alamaz.</li>
</ul>

<p>
   Her bir maddi zarar seviyesi, eşlik eden bir psiko-sosyal zarar biçimine
sahiptir. Bu, insanların kararlarının sonraki duyguları, yaklaşımları ve
yatkınlıkları üzerindeki etkisine gönderme yapmaktadır. İnsanların düşünme
yollarındaki bu değişiklikler daha sonra diğer insanlarla ilişkilerinde ek
bir etkiye sahip olacaktır ve maddi sonuçlara neden olabilir.</p>
<p>
   Maddi zararın üç seviyesi, programın katabildiği değerin bir kısmını
tüketebilir ancak sıfıra indiremez. Programın değerinin neredeyse tümünü
harcarlarsa, o zaman programın yazılması en azından programı geliştirmek
için harcanan emek şeklinde topluma zarar verir. Satılması kârlı olan bir
program birtakım net doğrudan maddi fayda sağlamalıdır.</p>
<p>
   Ancak, eşlik eden psiko-sosyal zarar hesaba katıldığında, özel mülk yazılım
gelişiminin verebildiği zararın bir sınırı yoktur.</p>

<h4 id="obstructing-use">Programların Kullanımının Sınırlandırılması</h4>
<p>
   İlk zarar seviyesi, programın basit bir biçimde kullanımına engel
olmaktadır. Bir programın kopyalanması hemen hemen sıfır marjinal maliyete
sahiptir (ve işi kendiniz yaparak bu maliyeti ödeyebilirsiniz), bu nedenle
özgür bir piyasada, hemen hemen sıfır fiyata sahip olacaktır. Lisans ücreti,
programın kullanılmasına ilişkin önemli bir engelleyici etkendir. Geniş
çaplı olarak yararlı olan bir program özel mülk ise, çok daha az sayıda
insan bu programı kullanacaktır.</p>
<p>
   Bir programın topluma sağlayacağı toplam katkının programa bir sahip
atanmasıyla azalacağı kolayca görülebilir. Programı kullanmak için ödeme
yapması gereken programın her bir potansiyel kullanıcısı, ödeme yapmayı
seçebilir ya da programı kullanmaktan vazgeçebilir. Kullanıcı ödeme yapmayı
tercih ettiği zaman, iki taraf arasında toplamı sıfır olan bir para
transferi gerçekleşmektedir. Ancak bir kimse programın kullanımından
vazgeçmeye karar verdiğinde, bu durum, o kimseye zarar verir ve de bu
durumun kimseye yararı olmaz. Negatif sayılarla sıfırların toplamı negatif
olmalıdır.</p>
<p>
   Ancak bu, programı geliştirmek için gerekli çalışma miktarını
azaltmamaktadır. Sonuç olarak, saatlik çalışma başına sağlanan kullanıcı
memnuniyeti açısından tüm sürecin verimi azalır.</p>
<p>
   Bu, programlar, arabalar, sandalyeler ya da sandviçlerin kopyaları
arasındaki önemli farklı yansıtır. Bilim kurgu filmlerinin dışında fiziksel
nesneler için hiçbir kopyalama makinesi yoktur. Ancak programların
kopyalanması kolaydır; herhangi bir kimse, çok az çabayla istendiği kadar
kopya oluşturabilir. Fiziksel nesneler için bu geçerli değildir çünkü madde
korunmaktadır: her bir yeni kopya, ilk kopyanın yapılış şekliyle aynı
şekilde hammaddelerden yapılmalıdır.</p>
<p>
   Maddi nesneler söz konusu olduğunda, bu nesnelerin kullanımına ilişkin
engelleyici durum anlamlıdır çünkü daha az nesnenin satın alınması, bu
nesneleri yapmak için daha az hammadde ve çalışmanın gerekli olduğu anlamına
gelmektedir. Genelde üretim süreci üzerine dağıtılmış bir başlangıç
maliyetinin ve bir geliştirme maliyetinin olduğu gerçektir. Ancak üretimin
marjinal maliyeti önemli olduğu sürece, geliştirme maliyetinin bir kısmının
eklenmesi niteliksel bir fark yaratmamaktadır. Ve sıradan kullanıcıların
özgürlüğünde kısıtlamaların olmasını gerektirmemektedir.</p>
<p>
   Ancak, aksi takdirde özgür olacak olan bir şey üzerinde bir fiyatın
dayatılması niteliksel bir değişikliktir. Yazılım dağıtımı için merkezi
olarak dayatılan bir ücret güçlü bir engelleyici durum haline gelmektedir.</p>
<p>
   Dahası, şimdi uygulandığı gibi merkezi üretim, yazılımın kopyalarının
sunulması aracı olarak bile etkin değildir. Bu sistem gereksiz paketleme,
dünya genelinde çok sayıda paketin taşınması ve satış için depolanmasındaki
fiziksel disklerin ya da teyplerin iliştirilmesini içermektedir. Bu maliyet,
işin yapılmasının masrafı olarak sunulmaktadır; gerçekte, sahiplerin olması
nedeniyle oluşan boşa harcamanın bir kısmıdır.</p>

<h4 id="damaging-social-cohesion">Sosyal Uyumun Zarar Görmesi</h4>
<p>
   Kendinizin ve komşunuzun belirli bir programın çalışmasını yararlı
bulacağını varsayın. Komşunuz açısından etik olarak bakıldığında, durumun
uygun bir şekilde gerçekleşmesinin programın her ikiniz tarafından
kullanılmasını mümkün kılacağını hissetmelisiniz. Programın yalnızca biriniz
tarafından kullanılması ve diğerinin kısıtlanması önerisi, ara bozucu bir
öneridir komşunuz da siz de bu durumu kabul edemezsiniz.</p>
<p>
   Tipik bir yazılım lisans anlaşması imzalamak komşunuza ihanet etmek anlamına
gelmektedir: “Komşumu bu programdan mahrum bırakmaya söz veriyorum böylece
kendim için bir kopya edinebilirim.” Bu gibi tercihler yapan insanlar,
komşulara yardım etmenin önemini basit görerek kendilerini haklı göstermek
için iç psikolojik baskı hisseder, bu nedenle toplum ruhu zayıflar. Bu,
programın kullanımından insanları vazgeçirmenin maddi zararıyla ilişkili
olan psiko-sosyal zarardır.</p>
<p>
   Birçok kullanıcı, paylaşmanın reddedilmesinin hatalı olduğunu bilinçaltında
hissetmektedir, bu nedenle bu kullanıcılar, lisansları ve kanunları
görmezden gelmeye karar verir ve her şekilde programları paylaşırlar. Ancak
genellikle bunu yaptıkları için suçlu hissederler. İyi komşu olmak için
kuralları çiğnemenin gerekli olduğunu bilirler ancak kanunlara yine de önem
verirler ve iyi bir komşu olmanın (ki öyledirler) utanç verici ya da
ahlaksızca olduğu sonucuna varırlar. Bu da psiko-sosyal bir zarar çeşididir
ancak bu lisansların ve kanunların hiçbir törel güce sahip olmadığına karar
vererek bundan kaçınılabilir.</p>
<p>
   Programcılar ayrıca, çalışmalarını birçok kullanıcının kullanmasına izin
verilmeyeceğini bilerek psikolojik zarar da görmektedir. Bu durum, siniklik
ya da inkâr davranışına yol açmaktadır. Bir programcı, teknik olarak heyecan
verici bulduğu çalışmayı coşkulu bir şekilde tanımlayabilir; o zaman
“Kullanmama izin verilecek mi?” sorusunu duyduğunda yüzü düşer ve cevabın
hayır olduğunu itiraf eder. Cesareti kırılmış hissetmemek için, çoğunlukla
bu gerçeği görmezden gelir ya da bu konunun önemini en aza indirmek için
sinik bir tutum benimser.</p>
<p>
   Reagan döneminden beri, A.B.D.’deki en büyük eksiklik konusu, teknik yenilik
değil daha çok toplumun iyiliği için birlikte çalışma isteğidir. Toplum için
birlikte çalışma isteği harcanarak teknik yeniliğin yüreklendirilmesi
anlamsızdır.</p>

<h4 id="custom-adaptation">Programların Uyarlanmasının Engellenmesi</h4>
<p>
   Maddi zararın ikinci seviyesi programların uyarlanamamasıdır. Yazılımın
değişikliklerinin kolaylaşması eski teknolojiye göre en büyük avantajlardan
biridir. Ancak piyasada mevcut yazılımların birçoğu, satın alındıktan sonra
bile değişiklik için elverişli değildir. Bir kara kutu gibi, almanız ya da
bırakmanız için uygundur, hepsi bu.</p>
<p>
   Çalıştırabileceğimiz bir program, anlamı kapalı olan bir sayı serisinden
oluşmaktadır. Hiç kimse, hatta iyi bir programcı bile, programın başka bir
şey yapması için bu sayıları kolayca değiştiremez.</p>
<p>
   Programcılar normalde bir programın “kaynak kodu” ile çalışır, bu kaynak
kodu, Fortran ya da C gibi bir programlama dilinde
yazılmaktadır. Kullanılmakta olan verileri ve programın parçalarını
göstermek için isimleri kullanır ve toplama için + ve çıkarma için – gibi
sembollerle işlemleri temsil eder. Programcıların, programları okuması ve
değiştirmesine yardımcı olmak için tasarlanmıştır. Burada bir örnek
mevcuttur; bu örnek, bir düzlemdeki iki nokta arasındaki uzaklığı hesaplamak
için kullanılan bir programdır:</p>

<pre>
     float
     distance (p0, p1)
          struct point p0, p1;
     {
       float xdist = p1.x - p0.x;
       float ydist = p1.y - p0.y;
       return sqrt (xdist * xdist + ydist * ydist);
     }
</pre>
<p>
   Burada husus kaynak kodun tam olarak ne anlama geldiği değildir; cebir gibi
gözükmesidir, ve bu programlama dilini bilen bir kişi onu anlamlı ve açık
bulacaktır. Buna karşın, bu yazıyı yazdığım sırada kullandığım
bilgisayardaki haliyle çalıştırılabilir biçimde aynı programı aşağıda
görebilirsiniz:
</p>

<pre>
     1314258944      -232267772      -231844864      1634862
     1411907592      -231844736      2159150         1420296208
     -234880989      -234879837      -234879966      -232295424
     1644167167      -3214848        1090581031      1962942495
     572518958       -803143692      1314803317
</pre>

<p>
   Kaynak kodu, programın her kullanıcısı için (en azından potansiyel olarak)
yararlıdır. Ancak birçok kullanıcının, kaynak kodunun kopyalarına sahip
olmasına izin verilmez. Genelde hiç kimse ondan bir şeyler öğrenmesin diye,
özel mülk bir programın kaynak kodu, sahibi tarafından gizli
tutulur. Kullanıcılar, yalnızca bilgisayarın çalıştıracağı anlaşılmaz sayı
dosyalarını almaktadır. Bu, programın, yalnızca programın sahibi tarafından
değiştirilebileceği anlamına gelmektedir.</p>
<p>
   Bir arkadaşım, bir keresinde bana bir bankada altı ay programcı olarak
çalıştığını ve piyasada bulunan programlara benzer bir program yazdığını
anlatmıştı. Piyasadan mevcut programa ilişkin kaynak kodunu alabilirse,
kolayca ihtiyaçlarına göre ayarlayabileceğini söylemişti. Banka, bunu almak
için ödeme yapmak konusunda istekliydi ancak buna izin verilmemekteydi,
kaynak kodu sırdı. Bu nedenle, altı ay çalışması gerekliydi, bu, bu büyük
üründe hatırı sayılır bir çalışmaydı ancak gerçekte boşa giden bir
çalışmaydı.</p>
<p>
   <abbr title="Massachusetts Institute of Technology">MIT</abbr> Yapay Zeka
Laboratuarı 1977 yılı civarında Xerox’tan hediye olarak bir grafik yazıcısı
aldı. Bu yazıcı, birçok yararlı ekleme yaptığımız özgür yazılım tarafından
çalıştırılmaktaydı. Örneğin, yazılım, bir yazdırma işinin tamamlanması
üzerine bir kullanıcıyı derhal bilgilendirecekti. Yazıcıda ne zaman kağıt
sıkışması ya da kağıtsız kalma gibi bir sorun olsa, yazılım, derhal yazdırma
işlerini sıraya koyarak tüm kullanıcıları bilgilendirmekteydi. Bu özellikler
düzgün çalışmayı sağlamaktaydı.</p>
<p>
   Daha sonra Xerox, YZ Laboratuarına, ilk lazer yazıcılarından biri olan daha
yeni, daha hızlı bir yazıcı verdi. Bu yazıcı, bu iş için atanan bir
bilgisayarda çalışan özel mülk bir yazılım tarafından sürülmekteydi, bu
nedenle en sevdiğimiz özelliklerin hiçbirini ekleyemedik. Bir yazdırma işi,
bu bilgisayara gönderildiğinde ancak iş gerçekten de yazdırıldığında (ve
gecikme genelde önemli orandaydı) bir bildirim almıyorduk. İşin gerçekten de
ne zaman yazdırıldığının bulunması için bir yol yoktu; yalnızca tahmin
yürütebiliyordunuz. Ve bir kağıt sıkışması olduğunda, hiç kimse
bilgilendirilmiyordu, bu nedenle yazıcı genellikle hiç kimse tarafından
tamir edilmeden bir saat öylece duruyordu.</p>
<p>
   YZ Laboratuarındaki sistem programcıları muhtemelen programın orijinal
yazarları gibi bu gibi problemleri çözebilmekteydi. Xerox, bu gibi
problemlerin çözülmesiyle ilgilenmiyordu ve bizi bu konuda engellemeyi
tercih etti, bu nedenle problemleri kabul etmeye zorlandık. Bu problemler
hiçbir zaman giderilmedi.</p>
<p>
   Birçok iyi programcı bu hüsranı yaşadı. Banka, derme çatma hazırlanmış olan
programdan yeni bir program yazarak problemi çözmeyi başarmıştı ancak ne
kadar yetenekli olursa olsun tipik bir kullanıcının tek yapabileceği şey
vazgeçmekti.</p>
<p>
   Bu vazgeçiş, insanda kendine güven anlamında psiko-sosyal zarara neden
olmaktadır. İhtiyaçlarınıza uygun olarak yeniden düzenleyemeyeceğiniz bir
evde yaşamak cesaret kırıcıdır. Birinin hayatının diğer yönlerini
etkileyecek şekilde yayılabilen kabullenmeye ve cesaret kırmaya neden
olur. Bu şekilde hisseden insanlar mutsuzdur ve iyi çalışma yapamazlar.</p>
<p>
   Yemek tariflerinin yazılımla aynı şekilde biriktirilmiş olduğu durumu hayal
edin. Şöyle diyebilirsiniz: &ldquo;Tuzunu azaltarak bu yemek tarifini nasıl
değiştiririm?&ldquo; ve büyük şef şu şekilde yanıt verir: &ldquo;Beynimin ve
damak tadımın bir sonucu olan benim yemek tarifime, tarifi kurcalamaya
çalışarak nasıl hakaret edersin? Yemek tarifimi değiştirme ve onu daha güzel
yapma hakkına sahip değilsin!&rdquo;</p>
<p>
   &ldquo;Ama doktorum tuz yememem gerektiğini söyledi! Ne yapabilirim? Benim
için tuzu çıkaramaz mısınız?&rdquo;</p>
<p>
   &ldquo;Bunu memnuniyetle yaparım; ücretim yalnızca $50,000’dir.&rdquo;
(Sahibin değişiklikler üzerinde tekeli olduğu için, ücret yüksektir.)
&ldquo;Ancak, şimdi zamanım yok. Deniz Kuvvetleri Departmanı'na gemi
bisküvileri için yeni bir tarif tasarlamam gerekiyor. İki yıl sonra sizin
işinizi görürüm.&rdquo;</p>

<h4 id="software-development">Yazılım Geliştirmenin Engellenmesi</h4>
<p>
   Üçüncü maddi zarar seviyesi, yazılım geliştirmeyi etkilemektedir. Yazılım
geliştirme, bir kimsenin mevcut bir programı aldığı ve yeni bir özellik için
parçalarını yeniden yazdığı ve daha sonra başka bir insanın başka bir
özellik eklemek için parçaları yeniden yazdığı evrimsel bir süreç olarak
alışılageldi ve bazı durumlarda, bu yirmi yıllık bir periyot boyunca devam
etti. Bu arada, programın parçaları, başka programların başlangıçlarını
oluşturmak üzere alınacak ve orada kullanılacaktır.</p>
<p>
   Sahiplerin var olması bu gelişim tipini engellemektedir, bir program
geliştirilirken, derme çatma olarak hazırlanmış bir parçadan çalışılmaya
başlanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca genç pratisyenlerin, yararlı
teknikleri öğrenmek için mevcut programları çalışmasını ya da hatta büyük
programların yapılandırılabilmesini de önler.</p>
<p>
   Sahipler ayrıca eğitimi de önlemektedir. Bilgisayar bölümünde büyük bir
programın kaynak kodunu hiçbir zaman görmemiş zeki öğrencilerle
karşılaştım. Küçük programları yazma konusunda başarılı olabilirler ancak
başkalarının nasıl yaptığını göremezlerse, büyük programları yazma konusunda
farklı özellikleri öğrenmeye başlayamazlar.</p>
<p>
   Herhangi bir entelektüel alanda, birileri diğerlerinin omuzlarına çıkarsa,
daha büyük yüksekliklere ulaşabilirler. Ancak yazılım alanında artık buna
izin verilmemektedir, <em>kendi firmanızda</em> diğer insanların omuzlarına
çıkabilirsiniz.</p>
<p>
   İlgili psiko-sosyal zarar, ülkeleri savaşta olsa bile, bilim adamlarının iş
birliği yapmasını sağlayacak kadar güçlü olmuş olan bilimsel işbirliğinin
ruhunu etkilemektedir. Bu ruhta, laboratuarlarını Pasifik’teki bir adada
bırakan Japon oşinograflar, ABD Deniz Kuvvetleri için çalışmalarını dikkatli
bir şekilde korumuş ve çalışmalarına iyi bakmaları için ABD Deniz
Kuvvetlerine bir not bırakmışlardır.</p>
<p>
   Kâra ilişkin uyuşmazlık, uluslar arası uyuşmazlığın ayırdığına zarar
vermiştir. Bugünlerde, birçok alandaki bilim adamı, deneyini diğerlerinin
tekrarlamasını olanaklı kılmak için yayınlarında yeterince bilgi
vermemektedirler. Yalnızca okuyucuların ne kadarını yapabileceklerine
şaşırmalarına yetecek kadar bilgi sunarlar. Bu, rapor halinde sunulan kaynak
kodunun genelde sır olduğu bilgisayar biliminde de kesinlikle benzer
şekildedir.</p>

<h4 id="does-not-matter-how">Paylaşımın Nasıl Kısıtlandığı Önemli Değildir</h4>
<p>
   İnsanların bir programın kopyalanması, değiştirilmesi ve üzerine bazı yapı
taşlarının konulmasının önlenmesinin etkilerini açıkladım. Bu engellemenin
nasıl gerçekleştiğini açıklamadım çünkü bu, sonucu etkilememektedir. Kopya
koruması ya da telif hakkı, lisanslar ya da şifreleme ya da <abbr
title="Read-only Memory">ROM</abbr> kartları ya da donanım seri numaraları
ndan hangisi ile yapılırsa yapılsın, kullanımı önlemede <em>başarılı</em>
olursa, zarar vericidir.</p>
<p>
   Kullanıcılar, bu yöntemlerin bazılarını diğerlerinden daha uygunsuz
bulmaktadır. Zannediyorum ki, en çok nefret edilen metotlar, hedeflerini
gerçekleştiren metotlardır.</p>

<h4 id="should-be-free">Yazılım Özgür Olmalıdır</h4>
<p>
   Bir programın sahibinin olmasının, programın değiştirilmesinin ya da
kopyalanmasının kısıtlanmasının, engelleyici olduğunu göstermiştim. Negatif
etkileri yaygın ve önemlidir. Ortaya çıkan sonuç toplumda, programlar için
sahipler olmamalıdır.</p>
<p>
   Toplumun ihtiyaç duyduğu şeyi anlamanın başka bir yolu özgür yazılımdır ve
özel mülk yazılım kötü bir ikamedir. Bunun cesaretlendirilmesi ihtiyaç
duyduğumuz şeyi almanın gerçekçi bir yolu değildir.</p>
<p>
   Vaclav Havel, bize şunu tavsiye etmiştir: &ldquo;Bir şey için, başarılı olma
şansına sahip olduğu için değil, iyi olduğu için savaşın.&rdquo; Özel mülk
yazılım yapan bir şirket, kendi dar anlamında başarı şansına sahiptir ancak
bu, toplum için iyi olan şey değildir.</p>

<h3 id="why-develop">İnsanlar Niçin Yazılım Geliştireceklerdir</h3>
<p>
   Telif hakkını insanları yazılım geliştirmeye cesaretlendiren bir araç olarak
kabul edersek, ilk başta daha az yazılım geliştirilecektir ancak söz konusu
yazılım daha yararlı olacaktır. Genel olarak sağlanan kullanıcı
memnuniyetinin daha az olup olmayacağı açık değildir; ancak öyleyse ya da
herhangi bir şekilde bu kullanıcı memnuniyetini arttırmak istersek, gelişimi
yüreklendirmek için başka yollar vardır, tıpkı yollarda para toplamak için
geçiş ücreti stantlarının dışında başka alternatiflerin de olması
gibi. Bunun nasıl olabileceği hakkında konuşmadan önce, ilk olarak yapay
cesaretlendirmenin gerçekten ne kadar gerekli olduğunu sorgulamak isterim.</p>

<h4 id="fun">Programlama Eğlencelidir</h4>
<p>
   Örneğin, para için yapılacak olmasını göz ardı edersek, yol inşaatı gibi az
sayıda kimsenin girişeceği bazı işler vardır. Zengin olma şansının düşük
olduğu bazı başka çalışma ve sanat dalları mevcuttur, insanlar bu gibi
işlere meraklarından ya da toplum tarafından algılanan değerlerinden ötürü
girer. Buna ilişkin örnekler, matematiksel mantığı, klasik müziği ve
arkeolojiyi ve çalışan insanlar arasındaki politik organizasyonu
kapsamaktadır. İnsanlar, finansmanı sağlanan mevcut birkaç konum için acı
bir şekilde olmaktan çok üzgün bir şekilde rekabet eder. Hatta güçleri
yeterse, ilgili alanda çalışmak için para bile ödeyebilirler.</p>
<p>
   Bu gibi bir alan, zengin olma şansını sunmaya başlarsa, bir anda kendini
değiştirebilir. Bir çalışan zengin olursa, diğerleri de aynı imkânı talep
eder. Kısa zamanda, tümü, zevk için yapmakta oldukları şey için büyük
miktarlarda para isteyebilirler. Birkaç yıl geçtiğinde, ilgili alanla
ilişkili herkes, büyük maddi çıkar olmaksızın işin yapılmasına saçma gözüyle
bakacaktır. Sosyal planlayıcılara, bunu gerçekleştirmek için gerekli olan
özel tedbirleri ve tekeli oluşturarak bu kârların mümkün olmasını
sağlamaları konusunda baskı yapacaklardır.</p>
<p>
   Bu değişim, 1980'lerde bilgisayar programcılığı alanında
gerçekleşti. 1970'lerde, &ldquo;bilgisayar bağımlılığı&rdquo; adlı makaleler
vardı: kullanıcılar &ldquo;çevrim içi oluyorlardı&rdquo; ve
haftada-yüz-dolarlık alışkanlıkları vardı. Genel olarak insanların
evliliklerini bile sona erdirmeye yetecek kadar programlamayı sevdikleri
düşünülüyordu. Günümüzde, genel olarak hiç kimsenin yüksek bir ücret almadan
programlama yapmadığı anlaşılmaktadır. İnsanlar, o zaman bildikleri şeyi
unutmuşlar.</p>
<p>
   Belirli bir zamanda birçok insanın yüksek ücret için belirli bir alanda
çalışacağı doğruyken, bunun hâlâ doğru olması gerekmez. Toplumun da bunu
yüreklendirmesi ile, değişimin dinamiği tersine işleyebilir. İnsanların
zengin olma ihtimalini ortadan kaldırırsak, o zaman bir süre sonra,
davranışlarını yeniden ayarladıkları zaman, insanlar, bir kere daha yeniden
başarının zevki için ilgili alanda çalışmaya can atacaklardır.</p>
<p>
   Buradaki soru şudur: “Programcılara nasıl ücret ödenebilir?” Bu soru,
programcılara bir servet ödenmesinin gerekmediği fark edildiğinde, daha
kolay bir soru haline gelmektedir. Sade bir yaşantının sağlanması daha
kolaydır.</p>

<h4 id="funding">Özgür Yazılımın Finansmanı</h4>
<p>
   Programcılara ücret ödeyen kurumların yazılım evleri olması gerekmez. Bunu
yapabilecek birçok başka kurum mevcuttur.</p>
<p>
   Donanım üreticileri, yazılımın kullanımını kontrol edemeseler bile, yazılım
gelişimini desteklemeyi önemli bulmaktadır. 1970 yılında, yazılımlarının
çoğu özgürdü çünkü kısıtlamayı düşünmüyorlardı. Günümüzde, konsorsiyumlara
katılmaya ilişkin artan istekleri, yazılıma sahip olmanın onlar için
gerçekten de önemli olan şey olmadığını fark ettiklerini göstermektedir.</p>
<p>
   Üniversiteler, birçok programlama projesi gerçekleştirmektedir. Günümüzde,
üniversiteler, genellikle elde ettikleri sonuçları satmaktadır ancak
1970’lerde satmamaktaydılar. Yazılım satmalarına izin verilmese,
üniversitelerin özgür yazılım geliştirip geliştirmeyeceğine ilişkin bir
şüphe var mıdır? Bu projeler, şimdi özel mülk yazılım gelişimini destekleyen
hükümet anlaşmalarıyla desteklenebilir.</p>
<p>
   Günümüzde üniversite araştırmacılarının bir sistem geliştirmek, sistemi
tamamlanana kadar geliştirmek ve projeyi “tamamlanmış” olarak adlandırmak
için ödenek alması ve daha sonra projeyi gerçekten de bitirdikleri ve
kullanılır hale getirdikleri şirketleri kurmaları yaygındır. Bazen
tamamlanmamış sürümü “özgür” olarak adlandırırlar; gerçekten de bozulmuş
iseler, bunun yerine, üniversiteden özel bir lisans alırlar. Bu bir sır
değildir; ilgili herkes tarafından açık bir şekilde kabul
edilmektedir. Ancak araştırmacılar bu gibi şeyleri yapma isteğine açık
değillerse, yine de araştırmayı gerçekleştireceklerdir.</p>
<p>
   Özgür yazılım geliştiren programcılar, yazılımla ilgili hizmetleri satarak
yaşamlarını sağlayabilirler. <a href="/software/gcc/">GNU C
derleyicisini</a> yeni donanıma taşımak ve <a href="/software/emacs/">GNU
Emacs</a>’a kullanıcı ara yüzü uzantıları yapmak üzere
tutulmuştum. (Gerçekleştirilmesi tamamlandıktan sonra bu gelişmeleri kamuya
sundum.) Ayrıca ders verdim ve bunun için de ücret aldım.</p>
<p>
   Bu şekilde çalışan tek ben değilim; şimdi bundan başka hiçbir iş yapmayan
başarılı ve büyüyen bir şirket var. Ayrıca GNU sisteminin özgür yazılımı
için ticari olarak destek sağlayan başka birçok firma bulunmaktadır. Bu,
bağımsız yazılım destek endüstrisinin başlangıcıdır, özgür yazılım baskın
hale gelirse, oldukça büyüyecek olan bir endüstridir. Çok zengin olanlar
dışındaki kullanıcılara, özel mülk yazılım için mevcut olmayan bir seçeneği
sunmaktadır.</p>
<p>
   <a href="/fsf/fsf.html">Özgür Yazılım Vakfı</a> gibi yeni vakıflar da
programcıları finanse edebilir. Kurumun gelirlerinin çoğu, posta vasıtasıyla
disk ve teyp alan kullanıcılar tarafından sağlanmaktadır. Teypler üzerindeki
yazılım ücretsizdir, bu, her kullanıcının yazılımı kopyalama ve değiştirme
özgürlüğünün olduğu anlamına gelmektedir ancak birçoğu kopyaları almak için
ödeme yapmaktadır. (&ldquo;Özgür yazılımın&rdquo; ücretle ilgili değil
özgürlükle ilgili olduğunu unutmayın.) Halihazırda bir kopyaya sahip bazı
kullanıcılar, hak ettiğimizi düşündükleri bir katkıyı sağlamak için teyp
sipariş etmektedir. Vakıf ayrıca bilgisayar üreticilerinden önemli oranda
bağış da almaktadır.</p>
<p>
   Özgür Yazılım Vakfı bir bağış kurumudur ve geliri, mümkün olduğunca fazla
sayıda programcı tutmak için harcanmaktadır. Bir şirket olarak kurulmuş
olsaydı, aynı ücretle aynı özgür yazılımı kamuya dağıtarak, kurucusu için
çok iyi bir servet sağlayabilirdi.</p>
<p>
   Vakıf bir bağış kurumu olduğu için, programcılar genelde başka bir yerde
kazanacaklarının yarı parasına Vakıf için çalışmaktadır. Bunu yapmaktadırlar
çünkü bürokrasimiz yoktur ve çünkü çalışmalarının kullanımının
engellenmeyeceğini bilmenin memnuniyeti içindedirler. Hepsinin ötesinde,
programlama eğlenceli bir iştir. Buna ek olarak, gönüllüler de bizim için
birçok yararlı program yazmıştır. (Teknik yazarlar bile gönüllüdür.)</p>
<p>
   Bu, müzik ve sanatta olduğu gibi programlamanın çok etkileyici olduğunu
doğrular. Hiç kimsenin programlama yapmayacağından korkmamıza gerek yoktur.</p>

<h4 id="owe">Kullanıcılar Geliştiricilere Ne Borçludur?</h4>
<p>
   Yazılım kullanıcılarının, yazılımın desteklenmesine katkıda bulunmak için
manevi bir zorunluluk hissetmesi için iyi bir neden vardır. Özgür yazılımın
geliştiricileri, kullanıcıların eylemlerine katkıda bulunmaktadır ve özgür
yazılım geliştiricilerine bunu sürdürmeleri için finansman sağlamak
kullanıcıların uzun vadede ilgilendikleri bir husustur ve adildir.</p>
<p>
   Ancak, bu husus, özel mülk yazılım geliştiricileri için geçerli değildir
çünkü kısıtlamalar, bir ödülden çok bir cezayı gerektirmektedir.</p>
<p>
   Bu nedenle burada bir ikilem vardır: yararlı yazılımın geliştiricisi,
kullanıcıların desteğine hak kazanmaktadır ancak bu manevi zorunluluğun bir
gereksinime dönüştürülmesine ilişkin her türlü girişim, zorunluluğa ilişkin
temele zarar vermektedir. Geliştirici, bir ödülü hak edebilir ya da talep
edebilir ancak bunların her ikisi de aynı anda olamaz.</p>
<p>
   Bu ikilem ile karşı karşıya kalan etik bir yazılım geliştiricinin, ödülü hak
edecek şekilde davranacağına inanıyorum fakat tabiki kullanıcılardan gönüllü
bağışı da rica etmelidir. Sonuç olarak, kullanıcılar, tıpkı kamuya ait radyo
ve televizyon istasyonlarını desteklemeyi öğrendikleri gibi baskı olmaksızın
geliştiricileri desteklemeyi de öğrenecektir.</p>

<h3 id="productivity">Yazılım Üretkenliği Nedir? </h3>
<p>
   Yazılım özgür olsaydı, hâlâ programcılar olacaktı ancak daha az sayıda
olacaktı. Bu durum toplum için kötü olur muydu?</p>
<p>
   İlle de öyle olması gerekmez. Günümüzde gelişmiş toplumlar, 1900 yılında
olduğundan daha az sayıda çiftçiye sahiptir ancak bunun toplum için kötü
olmadığını düşünmekteyiz çünkü daha az sayıda çiftçi, birçok çiftçinin
sağladığından daha fazla gıda sağlamaktadır. Bunu gelişmiş üretkenlik olarak
adlandırırız. Özgür yazılım, talebi karşılamak için çok daha az sayıda
programcıya ihtiyaç duymaktadır çünkü her seviyede yazılım üretkenliği
artmıştır:</p>

<ul>
<li> Geliştirilen her bir program daha geniş kullanıma sahiptir.</li>
<li> Derme çatma hazırlanmış bir şeyden başlamak yerine isteğe göre uyarlamak
için mevcut programlar uyarlanabilir.</li>
<li> Programcılar daha iyi bir şekilde eğitilir.</li>
<li> Tekrarlayan geliştirme çabaları elenir.</li>
</ul>

<p>
   Daha az sayıda programcının işe alınmasına neden olacağını ifade ederek
işbirliğine karşı çıkanlar, gerçekte artmış üretkenliğe karşı
çıkmaktadır. Aslında bu insanlar genelde yazılım endüstrisinin artmış
üretkenliğe ihtiyaç duyduğuna ilişkin geniş çaplı olan inancı kabul
etmektedirler. Peki bu nasıl olur?</p>
<p>
   “Yazılım üretkenliği” iki farklı anlama gelebilir: tüm yazılım gelişiminin
genel üretkenliği ya da  özel olarak projelerin üretkenliği. Genel
üretkenlik, toplumun geliştirmek istediği bir şeydir ve bunu
gerçekleştirmenin en doğrudan yolu, bunu engelleyen, işbirliğine ilişkin
yapay engelleri ortadan kaldırmaktır. Ancak “yazılım üretkenliği” alanını
çalışan araştırmacılar, yalnızca geliştirmenin zor teknolojik gelişmeleri
gerektirdiği ikinci ve sınırlı ifadeye odaklanmaktadır.</p>

<h3 id="competition">Rekabet Önlenemez Bir Şey Midir?</h3>
<p>
   İnsanların rakiplerini geçmek için yarışmaya çalışmaları önlenemez bir şey
midir? Belki de öyledir. Ancak rekabet zararlı bir şey değildir; zararlı
olan şey <em>savaş</em>tır.</p>
<p>
   Rekabet etmenin birçok yolu vardır. Rekabet, daha da fazlasını elde etmeye
ve diğerlerinin yaptığından daha iyisini yapmaya çalışmaktan
ibarettir. Örneğin, eskiden, programlama dehaları arasında rekabet vardı,
bilgisayarın en şaşırtıcı şeyi yapmasını sağlama yarışı ya da belirli bir iş
için en kısa ya da en hızlı programı kimin yazacağına ilişkin yarış. Bu
rekabet tipi, iyi bir <em>centilmenlik</em> ruhunun korunması şartıyla
herkes için yararlı olabilir.</p>
<p>
   Yapıcı rekabet insanları iyi çalışmalar yapmak üzere yüreklendirmek için
yeterli olan rekabettir. Bazı insanlar, dünyadaki tüm ülkeleri ziyaret eden
ilk insan olmak için rekabet etmektedir; bazıları bu uğurda bir servet
harcamaktadır. Ancak rakiplerinin çölleşmiş adalarda karaya oturmaları için
gemi kaptanlarına rüşvet vermemektedirler. En iyi olanın kazanmasına rıza
göstermektedirler.</p>
<p>
   İnsanlar kendilerini geliştirmek yerine birbirlerine engel olmaya çalışmaya
başladıklarında, rekabet savaş haline gelir, “En iyi olan kazansın”
felsefesinin yerini “En iyi olsam da olmasam da ben kazanayım” felsefesi
alır. Özel mülk yazılım zararlıdır, bunun nedeni yalnızca bir rekabet biçimi
olması değil ayrıca toplumumuzun vatandaşları arasındaki bir savaş biçimi
olmasıdır.</p>
<p>
   İş hayatındaki rekabetin mutlaka savaş olarak adlandırılması
gerekmez. Örneğin, iki market rekabet ettiğinde, tüm çabaları kendi
müşterilerini artırmaktır, rakibini sabote etmek değildir. Ancak bu, iş
etiğine özel bir bağlılık göstermemektedir; daha çok, fiziksel şiddetin
olmadığı bu iş hayatı çizgisinde savaş için az faaliyet alanı vardır. Tüm iş
alanları bu karakteristiği paylaşmamaktadır. Herkesin gelişmesini sağlayan
bilgilerin saklanması da bir savaş çeşididir.</p>
<p>
   Ticaret ideolojisi, insanların, rekabetle başa çıkmak için istek uyandıran
şeye dayanmalarını sağlamaz. Bazı savaş tipleri, anti tekel kanunlarla
yasaklanmıştır ancak yöneticiler bu kanunları ilkesel olarak savaşı
reddedecek şekilde genişletmek yerine özel olarak yasaklanmamış başka savaş
biçimlerini icat etmektedir. Toplumun, ayrılıkçı bir sivil savaşın ekonomik
eşdeğerinde kaynağı israf edilmektedir.</p>

<h3 id="communism">&ldquo;Niçin Rusya’ya Taşınmıyorsunuz?&rdquo;</h3>
<p>
   ABD’de uç derecede hiçbirşeye karışmama bencilliğinde olanlar hariç herhangi
bir fikir savunucusu, bu suçlamayı genellikle duymuştur. Örneğin bu suçlama,
özgür dünyanın diğer tüm endüstrileşmiş toplumlarında olduğu gibi, ulusal
bir sağlık bakım sisteminin olması gerektiğini savunanlara da
yöneltilmiştir. Evrensel olarak gelişmiş toplumlarda olduğu gibi, sanat
dallarına kamusal desteği savunanlara da yöneltilmiştir. İnsanların halkın
iyiliği için hissettiği sorumluluk, Amerika’da Komünizm olarak
tanımlanmaktadır. Ancak bu fikirler ne kadar benzerdir?</p>
<p>
   Sovyetler Birliği’nde uygulandığı şekliyle komünizm, halkın iyiliği için
olduğu varsayılan ancak gerçekte Komünist partinin üyelerinin iyiliği için
çalışan bir merkezi kontrol sistemidir. Ve kopyalama cihazları yasal olmayan
kopyalamayı önlemek için sıkı bir şekilde korunmaktadır.</p>
<p>
   Amerikan yazılım telif hakkı sistemi, bir programın dağıtılması üzerinde
merkezi kontrol uygular ve yasal olmayan kopyalamayı önlemek için kopyalama
cihazlarını, otomatik kopya koruma sistemleriyle korur.</p>
<p>
   Bunun tersi olarak, insanların kendi işlemlerine karar vermekte özgür
oldukları bir sistem inşa etmeye çalışmaktayım; özellikle, insanlar
komşularına yardım etme konusunda ve günlük hayatlarında kullandıkları
araçları geliştirme ve değiştirme konusunda özgür olmalıdırlar. Bu, gönüllü
iş birliği ve yetkiyi merkezden alarak dağıtmayı esas alan bir sistemdir.</p>
<p>
   Bu nedenle, fikirleri, Rusya Komünizmine benzerlikleriyle yargılayacak
olursak, burada yazılım sahipleri Komünistlerdir.</p>

<h3 id="premises">Önermeler Sorusu</h3>
<p>
   Bu yazıda yazılım kullanıcısının bir yazardan ya da hatta bir yazarın
çalışanından daha az önemli olmadığı varsayımını yapmaktayım. Başka bir
deyişle, hangi davranış tipinin en iyisi olduğuna karar verdiğimizde,
yazılım kullanıcılarıyla yazarların ilgi alanları ve ihtiyaçları eşit öneme
sahiptir.</p>
<p>
   Bu önerme evrensel olarak kabul edilmemiştir. Birçok insan, bir yazarın
patronunun temelde başka herhangi birinden daha önemli olduğunu
düşünmektedir. Örneğin, şu ifade yaygındır: Yazılımınların sahibinin
olmasının amacı, yazarın patronuna hak ettiği avantajı sağlamaktır, bunun
halkı nasıl etkileyeceği önemli değildir.</p>
<p>
   Bu önermelerin kanıtlanması ya da çürütülmesinin bir yolu yoktur. Kanıt,
ortak önermeleri gerektirir. Bu nedenle, söylemekte olduklarımın birçoğu,
yalnızca kullandığım önermelere katılanlara ya da en azından sonuçlarının ne
olduğuyla ilgilenenlere yöneliktir. Ürün sahiplerinin herkesten önemli
olduğunu düşünenler için, bu yazı basit bir şekilde önemsizdir.</p>
<p>
   Ancak niçin bir çok Amerikalı, belirli insanları diğer herkesin üstünde
tutan bir önermeyi kabul etsin ki? Bunun nedeni kısmen bu önermenin Amerikan
toplumunun hukuksal geleneğinin bir parçası olmasıdır. Bazı insanlar, bu
önermeden şüphe duyulmasının toplumun temelinde sorunların olduğu anlamına
geldiğini hisseder.</p>
<p>
   Bu insanların, bu önermenin hukuksal geleneğimizin bir parçası olmadığını
bilmeleri önemlidir. Hiçbir zaman da olmamıştır.</p>
<p>
   Öyle ki Anayasa, telif hakkının amacının “Bilimin ve Yararlı Sanatların
İlerlemesini desteklemek” olduğunu söylemektedir. Üst Kurul, bunun üzerinde
özenle çalışmıştır ve <em>Fox Film v. Doyal</em>’de şu ifadeyi kullanmıştır:
&ldquo;A.B.D.’nin tek çıkarı ve [telif hakkı] tekelin görüşülmesindeki temel
hedef, halkın yazarlardan edindiği genel faydalarda bulunmaktadır.&rdquo;</p>
<p>
   Anayasa ya da Üst Kurulla fikir birliği içinde olmamız gerekmez. (Bir
zamanlar, her ikisi de köleliğe göz yummuştur.) Bu nedenle, fikirleri
sahibin üstünlüğü önermesini çürütmemektedir. Umarım ki, bunun, geleneksel
bir varsayımdan çok, bir radikal sağ varsayımı olduğunun farkına varılması
çekiciliğini azaltacaktır.</p>

<h3 id="conclusion">Sonuç</h3>
<p>
   Toplumumuzun komşuya yardım edilmesini yüreklendirdiğini düşünmek isteriz;
ancak birilerini karşı duruş gösterdikleri için her ödüllendirişimizde ya da
bu şekilde kazandıkları onları takdir ettiğiömizde, eleştirel mesajlar
alırız.</p>
<p>
   Yazılım karaborsacılığı, kişisel yarar için toplum çıkarının önemsenmemesine
itibar etmeme isteğimizin bir parçasıdır. Bu önemsememeyi Ronald Reagan’dan
Jim Bakker’a, Ivan Boesky’den Exxon’a, batan bankalardan başarısız okullara
kadar her yerde görebiliriz. Bunu, evsiz ve hapishanedeki insan sayısının
büyüklüğünden ölçebiliriz. Anti sosyal ruh kendi kendini beslemektedir çünkü
diğer insanların bize yardım etmeyeceğini gördükçe, onlara yardım etmek de o
kadar saçma görünmektedir. Bu nedenle toplum vahşileşmektedir.</p>
<p>
   Vahşi bir ormanda yaşamak istemiyorsak, davranışlarımızı
değiştirmeliyiz. İyi bir vatandaşın uygun olduğu zaman işbirliği yapan biri
olduğu, birilerinden alma konusunda başarılı biri olmadığı mesajını
göndermeye başlamalıyız. Umarım ki, özgür yazılım hareketi buna katkıda
bulunacaktır: en azından bir alanda, vahşi orman yerine, gönüllü işbirliğini
yüreklendiren ve bunu esas alarak çalışan daha etkin bir sistemle bunu elde
edeceğiz.</p>


<h3 id="footnotes">Dipnotlar</h3>

<ol>
<li id="f1">“Free software”'deki “free” sözcüğü, özgürlüğe atıf yapmaktadır, fiyata atıf
yapmamaktadır; özgür bir programın bir kopyası için ödenen ücret sıfır ya da
çok düşük bir ücret ya da (nadiren) oldukça yüksek bir ücret olabilir.</li>

<li id="f2">Kirlilik ve trafik tıkanması hususları bu sonucu değiştirmemektedir. Genel
olarak insanları araba sürmekten vazgeçirmek için araba sürmeyi daha pahalı
hale getirmek istersek, bunu, geçiş ücreti stantlarını kullanarak yapmak
daha dezavantajlıdır, geçiş ücreti stantları tıkanıklığı
artırmaktadır. Benzin üzerine vergi koymak daha iyidir. Benzer şekilde,
maksimum sürme hızının sınırlandırılmasıyla güvenliğin geliştirilmesi
isteği, buna ilişkin değildir; herhangi belirli bir hız sınırı için özgür
erişimli bir yol, durmaları ve gecikmeleri önleyerek ortalama sürme hızını
artırmaktadır.</li>

<li id="f3">Toplumun beğenmemesinden dolayı piyasadan çekilen Lotus Marketplace kişisel
bilgi veri tabanı gibi belirli bir bilgisayar programı hiç olmaması gereken
zararlı bir şey olarak değerlendirilebilir. Söylediğim şeylerin çoğu bu
durum için geçerli değildir ancak sahibin, programı daha elverişsiz hale
getirmesi zemininde bir sahibin olması için tartışmak daha az
anlamlıdır. Program sahibi, programın elverişliliğini tamamen ortadan
kaldırmaz, ancak kullanımı zarar verici olarak değerlendirilen bir program
söz konusu olduğunda bu, istenen bir durumdur.</li>
</ol>

<hr />
<blockquote id="fsfs"><p class="big">Bu yazı <a
href="http://shop.fsf.org/product/free-software-free-society/"><cite>Özgür
Yazılım, Özgür Toplum: Richard M. Stallman'ın Seçilmiş Yazıları</cite>
kitabında yayınlanmıştır</a>.</p></blockquote>

<div class="translators-notes">

<!--TRANSLATORS: Use space (SPC) as msgstr if you don't have notes.-->
 </div>
</div>

<!-- for id="content", starts in the include above -->
<!--#include virtual="/server/footer.tr.html" -->
<div id="footer">
<div class="unprintable">

<p>Lütfen FSF ve GNU ile ilgili sorularınızı <a
href="mailto:gnu@gnu.org">&lt;gnu@gnu.org&gt;</a> adresine iletin. FSF ile
iletişim kurmanın <a href="/contact/">başka yolları</a> da vardır. Lütfen
çalışmayan bağlantıları ve başka düzeltmeleri veya önerilerinizi <a
href="mailto:webmasters@gnu.org">&lt;webmasters@gnu.org&gt;</a> adresine
gönderin.</p>

<p>
<!-- TRANSLATORS: Ignore the original text in this paragraph,
        replace it with the translation of these two:

        We work hard and do our best to provide accurate, good quality
        translations.  However, we are not exempt from imperfection.
        Please send your comments and general suggestions in this regard
        to <a href="mailto:web-translators@gnu.org">

        &lt;web-translators@gnu.org&gt;</a>.</p>

        <p>For information on coordinating and submitting translations of
        our web pages, see <a
        href="/server/standards/README.translations.html">Translations
        README</a>. -->
Çevirilerimizde bulmuş olabileceğiniz hataları, aklınızdaki soru ve
önerilerinizi lütfen <a
href="mailto:web-translators@gnu.org">bize&nbsp;bildirin</a>.</p><p>Bu
yazının çeviri düzenlemesi ve sunuşu ile ilgili bilgi için lütfen <a
href="/server/standards/README.translations.html">Çeviriler BENİOKU</a>
sayfasına bakın. Bu sayfanın ve diğer tüm sayfaların Türkçe çevirileri
gönüllüler tarafından yapılmaktadır; Türkçe niteliği yüksek bir <a
href="/home.html">www.gnu.org</a> için bize yardımcı olmak istiyorsanız, <a
href="https://savannah.gnu.org/projects/www-tr">çalışma&nbsp;sayfamızı</a>
ziyaret edebilirsiniz.</p>
</div>

<p>Copyright &copy; 1991, 1992, 1998, 2000, 2001, 2006, 2007, 2010, 2017, 2018,
2020 Free Software Foundation, Inc.</p>

<p>Bu sayfa <a rel="license"
href="http://creativecommons.org/licenses/by-nd/4.0/deed.tr">Creative
Commons Alıntı-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı</a> altında
lisanslanmıştır.</p>

<!--#include virtual="/server/bottom-notes.tr.html" -->
<div class="translators-credits">

<!--TRANSLATORS: Use space (SPC) as msgstr if you don't want credits.-->
<p><strong>Çeviriye katkıda bulunanlar:</strong></p>
<ul>
<li>T. E. Kalaycı, 2009, 2019.</li>
<li>Çiğdem Özşar, 2009.</li>
<li>Birkan Sarıfakıoğlu, 2009.</li>
<li>Serkan Çapkan, 2009.</li>
<li>İzlem Gözükeleş, 2009.</li>
</ul></div>

<p class="unprintable"><!-- timestamp start -->
Son Güncelleme:

$Date: 2020/08/22 06:31:23 $

<!-- timestamp end -->
</p>
</div>
</div>
<!-- for class="inner", starts in the banner include -->
</body>
</html>